KÜRDİSTAN NEREYE?
Günay Aslan
12 Haziran 2013 Çarşamba 08:40
Güney Kürdistan artık bir ‘AVM Cumhuriyeti’ olmuş! Burada nereye giderseniz gidin sizi ilk olarak devasa alışveriş merkezleri karşılıyor.
Tüketim kültürünün egemen olduğu ülkede ‘alışveriş aktivitesi’ hayatın merkezine kadar yükselmiş. Petrol zengini birçok insan deyim yerindeyse ‘alışveriş manyağı’ haline gelmiş.
Hastalık halini almış alışveriş bağımlılığı sona ereceğe benzemiyor. Bu yüzden Kürdistan’da devasa alışveriş merkezlere her gün yenileri ekleniyor.
Hewler’in ve elbette Güney Kürdistan’ın ‘en büyük’ alışveriş merkezi olacak Mega Mall da açılacağı günü bekliyor.
Mega Mall Hewler’de nerede biliyor musunuz? Cadde Şoreş’te! Yani Devrim Caddesi’nde. Cadde Şoreş‘in üzerindeki Mega Mall Kürt rüyasını kabusa çeviren küresel sermayenin bir tapınağı gibi duruyor. İnsanı hem ürkütüyor hem de öfkelendiriyor.
Katliamlara, yıkımlara ve acılara neden olan savaş yıllarında kahredeci bir yalnızlık yaşayan Kürdistan’ı maalesef bugün çok uluslu şirketler ele geçiriyor.
Onların çıkarları halkın çıkarlarının üstüne çıkıyor ve bu yüzden de Kürdistan’da kelimenin tam anlamıyla ‘özgürlük yozlaşması’ yaşanıyor.
Bir yandan yokluk- yoksulluk almış başını gidiyor; halk kitleleri sefalet içinde yüzüyor, diğer yandansa her caddenin üzerinde küresel sermayenin bir tapınağı yükseliyor.
Kentin tarihi dokusu da giderek değişiyor. Hewler özgünlüğünü yitiriyor. Kentin kendine özgü mimari kimliği giderek kayboluyor. Bunun yerini dev betonarma binalar, çirkin gökdelenler alıyor.
Ekonomik değişim, mekansal ve toplumsal değişimi tetikliyor ve ülkenin dokusu da değişiyor. Toplumsal dinamikler arasındaki farklılaşma artıyor; toplum çok zenginler ve çok yoksullar olarak ikiye bölünüyor. Bunlar arasındaki uçurum da giderek büyüyor.
Paradan başka hiçbir derdi olmayan zenginlerin çocukları da artık ‘anne-bana’ demeden önce ‘dolar’ demeyi öğreniyor.
Hewler’in gözde alışveriş merkezlerinden Famly Mall’daki bir cafede oturmuş dondurma yiyoruz. Karşı masada genç bir çift oturuyor. Baba, annesinin kucağındaki henüz yürümeyen bebeğe ‘dolar egsersizi’ yaptırıyor! Bebek doları hecelemeyi bir türlü başaramıyor! Fakat baba da inadından vazgeçmiyor.
Karşı masada olup biteni işaret ediyor ve ‘dünün gerçeği çoktan ölmüş’ diyorum; yanımdaki eski peşmergeye. Adı Ahmet Acai. Acai aşiretinden. Dohoklu. 20 yıl dağda peşmerge olarak savaşmış.
Kurtuluştan sonra da Almanya’ya yerleşmiş. Kendi deyimiyle Hewler’e ‘seyrana’ gelmiş. ‘Gerçeğin ölmesi kolay olmuyor’ diyor. “Çok bedel verildi, çok kıtlık, yoksulluk çekildi; o günleri unutmak kolay değil” diye devam ediyor.
Eski peşmerge Acai, aşırı derecede tüketime kaymış Güney Kürdistan’da bu durumun geçici olduğuna inanıyor. Yaşanan savrulmayı geçmişte yaşanan yıkımın bir sonucu olarak görüyor ve ‘olağan’ karşılıyor.
Ayrıca Mesud Barzani’ye güveniyor. Barzani’nin geçmişin unutulmasına izin vermeyeceğini söylüyor. Bu konuda televizyon programları, paneller, etkinlikler yapıldığı bilgisini veriyor.
Hewler’in giriş ve çıkışlarındaki bilboardlara asılmış Barzani’nin eski günlere ait resimlerine dikkat çekiyor. Ona göre bütün bunlar ‘geçmişi yaşatmak’ amacıyla yapılıyor.
Küresel sermaye konusunu Kandil’de görüştüğüm PKK kurucusu ve yöneticilerinden Rıza Altun’a soruyorum.
Altun, küresel sermayenin belli bir plan çerçevesinde Kürdistan’a akıtıldığını ve zamanla kendi sistemini kurmaya çalışacağını söylüyor. Sadece güneyin değil, Kürdistan’ın diğer parçalarının da bundan etkileneceğini belirtiyor.
“Kürdistan’a akan küresel paranın bir kısmı buradan doğuya, kuzeye ve batıya gidiyor; küresel sermaye burada olduğu gibi bütün Kürdistan’da sosyo-kültürel değişimler yaratıyor; dolayısıyla Kürdistan’ın geleceğine bir de buradan bakmak gerekir” diyor.
Kürdistan sorununun nereye gideceği, gelecekte Kürtleri nelerin beklediği konusunu konuşmak amacıyla Pazar günü Rudaw televizyonuna gidiyorum.
400 kişinin çalıştığı Rudaw TV yeni açılmış. Yöneticileri kanalın siyasal yapılardan bağımsız olduğunu söylüyor. Ancak Rudaw burada Neçirvan Barzani’nin televizyonu olarak biliniyor.
Güney Kürdistan’da onlarca televizyon yayın yapıyor ve bunlara yenileri ekleniyor. Ne var ki TRT6 ile Gülen Cemaati’nin Dünya televizyonu en çok izlenen kanallar arasında yer alıyor.
Rudaw’da Rusya’dan yeni gelmiş Suriye Kürt Ulusal Konseyi Üyesi İsmail Hemê’yle karşılaşıyorum. Rusya temasları konusunda kendisinden bilgi alıyorum.
Hemê, görüşmelerinin başarılı geçtiğini söylüyor. Yüksek Konsey’in Cenevre konferansına resmen davet edildiğini, küresel güçlerin Rojava Kürtleriyle ilişki ve ittifak kurmak istediklerini belirtiyor.
Rusya’nın Esad’ın savaşla gitmesine izin vermeyeceğini, soruna siyasal bir çözüm bulunması halinde Esad’ta ısrar etmeyeceğini de söylüyor.
Oradan ayrıldıktan sonra gecenin ilerleyen saatlerinde Kürdistan’da olup biteni yakından izleyen, KCK Davası nedeniyle buraya gelmiş BDP Hewler temsilcisi Cemal Çoşkun’la görüşüyorum.
Kürdistan’ın kuzey, güney ve batı parçalarındaki dengelerin korunması gerektiğini belirten Çoşkun, Kürdistan’ın parçaları arasındaki sorunlar gibi çözümlerin de birbiriyle bağlantılı olduğunu söylüyor. ‘Parça başı‘ çözüm döneminin geride kaldığını, ‘birlikte çözüm’ modelinin öne çıkacağını, kuzeyli, güneyli ve batılı siyasetçilerinin bu görüşte olduklarını, İmralı sürecinin de bu yüzden olumladıklarını ileri sürüyor.
Ertesi gün yaptığım bir görüşmede ise şimdiye kadar ‘birlikte çözüme’ mesafeli yaklaşan YNK’nin tavrının değiştiğini öğreniyorum. Kosret Resul başkanlığındaki YNK heyeti geçen ay Ankara’da bir dizi temasta bulunmuştu.
Hewler’de YNK heyetinin Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunduğu bir dosyadan söz ediliyor. YNK’nin Kürdistan’ın Türkiye’yle birleşmesini istediği ve dosyada bunun nasıl olması gerektiğine dair bir raporun yer aldığı iddia ediliyor.
Konuyla ilgili gelişmeleri ilerleyen günlerde gazetemize yazmayı sürdüreceğim...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.