22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara16°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

KÜRDİNSAN MI, KÜRDİSTAN MI

Mücahit Bilici-

17 Temmuz 2013 Çarşamba 08:39

Kürdistan kelimesini görünce sinirlerinde Kemalizm kıvılcımları çakmaya başlayan nice Türk ve Kürt var. Bu insanların yüreğini ağzına getirip sonra o yüreğe su serpen bir kelime dolaşıma girdi yakınlarda: Kürdinsan. Kürdinsan’ın damakta bıraktığı tat, bir ölümün eşiğinden dönmenin verdiği korku sonrası rahatlık duygusuna benziyor. Şairane bir sürprizle şunu dedirtiyor: “Önce Kürdistan sandım, Allah’tan değilmiş.”

Bu kelimeyi duyar duymaz çok beğendim. Kıymetli yazar Vahdettin İnce’nin dakik kaleminden çıkan yazıların biraraya geldiği, Kürt milletinin iç acılarına, tercümesi zor sızılarına değinen özgün bir çalışmaya uygun bir isim olmuş. Kürdinsan, bir anlaşılma nesnesi olarak Kürtleri tanıma sürecinde zamanın ruhunu en iyi yakalayan başlık. “Kürdlük” ile “insanlık”ı biraraya getiriyor. Kürdüm diyenlerin insanlığı şüpheli olduğu için ve insanım diyenlerin Kürt olmalarına ihtiyaç kalmamalı sanıldığı için bu iki şeyin biraraya gelmesi önemli. Kürt olunsa da insan olmanın mümkün olduğunu kayda geçiriyor Kürdinsan.

Aslında Kürtler için insan olmak hep mümkündü: Mesela, biyolojik veya ekonomik olarak insandı Kürtler. Fakat politik olarak Kürtlerin insaniyeti tescil edilmiş değil. Konuşması ve siyasi iradesi tanınmayan insanlık bir sadece insanlık hâli olarak hayvaniyetten ayrışmış değildir. Kürt tek başına vahşi bir şey olduğu için Kürtlük ile insanlığın biraraya gelmesi önemli bir ameliyattır. İnsan olmayan Kürtlük (buna PKK da deniyor) ile Kürt olmayan insanlığın (“doğudaki vatandaşlarımız”ın) bu kavram üzerinden yapış(tırıl)ması bu sebeple tarihîdir.

Hayvan
da nihayetinde Yaradan’dan dolayı hoşgörülen bir yaradılandır. İnsan gibi hayvanın da ezilmesi zulümdür. İnsanda bazı şeyler var ki pre-politik bir insan olan hayvanda yoktur: irade gibi. İnsana özgü olan şey acılar değil tanınmadır. Kürtlerin ihtiyacı olan şey acılarının anlaşılması değil Kürt olarak tanınmalarıdır. Eşyaya bile eziyet edemezsin ama sadece eşitin olan insana eziyet etmemekten fazlasını borçlusun. Kendisine hiç eziyet edilmeyen, lüks hapishane konforuyla muamele edilen bir insanın acaba nesi eksiktir ve neresi acır? Evet, acılar olmasa bile esaret mümkün. İnsan hür olduğu için mes’uldur, acı çektiği için değil.

Bir haber diyor ki “Şanlıurfa Hilvan’da Yunus ve Elif Toprak çifti kız çocuklarına ‘Kürdistanadını koydu. Nüfus Müdürlüğü, anne ve baba hakkında dava açtı. Mahkeme, itirazı haklı buldu ve aynı mahkeme çocuğa ‘Helin’ ismini uygun gördü. Ancak Yargıtay, isim verme hakkının anne ve babaya ait olduğunu belirterek çiftin çocuklarına verdiği ‘Kürdistan’ ismini yerinde buldu.” (Y. Şafak, 13.07.2013)

Anne-babanın iradesini reddeden mahkemenin Kürdistan yerine bir Kürdinsan (Helin) ismini “takdir” etmesi de bir tevafuk (tesadüfün tesadüfî olmayanına tevafuk deniyor). Çünkü mahkemenin kararı, Kürt anne-babanın temel hakkı olan çocuğuna isim verme egemenliğini kabul etmiyor. Onların egemenlik alanına, kendi seçtiği bir ismi vermek suretiyle tecavüz ediyor. Mahkemenin reddettiği Kürdistan bir insani vatana, bir politik-kültürel coğrafyaya atıfta bulunuyor. Kürdistan evet bir evdir, bir vatandır, bir insan yuvasıdır.

Mahkemenin uygun gördüğü Helin ismi de bir vatana işaret ediyor. Ama bu hayvani bir vatan (Helin Kürtçe “kuş yuvası” demektir). Yani Kürde mahkemenin layık gördüğü ev biyolojik-kültürel bir yuva olan Helin. Neyse ki Yargıtay Kürt anne-babaya çocuklarına isim koyma egemenliğini iade ediyor. Ve minik Kürdistan nüfus kayıtlarına böyle girebiliyor.

Irak Kürdistan’ından Saddam zulmü dolayısıyla Türkiye’ye mülteci olarak gelmiş bir aileden yıllar sonra dinlemiştim. O zaman henüz küçük olan kızlarının ismi Kürdistan’mış. Kürtlere de Kürt dememek için hararetle “peşmerge” denen bir dönem. Kürdistan (hanımkız), mülteci kampında, askerlerin ona ismiyle hitap etmediğini, ısrarla her seferinde ona Gülistan dediklerini anlatmıştı. Kürtlerin derdi, kafesin altından olması yahut isimsiz olarak tutuldukları yerin bir gül bahçesi olması değildir. Kürtlerin ihtiyacı eşit ve egemen olmaktır. Bunun için de Kürtlerin anayasal seviyede tanınması gerekiyor. Nüfusta ve coğrafyada varolan Kürdistan nüfus müdürlüğüne de, coğrafya kitaplarına da girmeli, ta ki Kürdistan korkutmasın, Kürdinsan da mümkün olsun.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.