30 Ekim 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin14°C

KURBANDA İKİ GARİP

Hilal Kaplan

17 Kasım 2010 Çarşamba 11:17

Yas, başkalarının uğradığı haksızlıkları unut(tur)maya değil; o haksızlıklar bir daha yaşanmasın diye yaşamaya devam etmeye vesile olmalı. Bu güzel bayram günü Ahmet Kaya ile Uğur Kaymaz’ı bir arada düşünmek istemem de bundandır belki...

“Ağladıkça güneşi tutacağız, görecek göreceksin”

Ahmet Kaya ile Uğur Kaymaz. Biri ömrünün baharında, diğeriyse çocuk yaşında alındı aramızdan. Milyonlarca yurttaşının diline “bilinmeyen” muamelesi yapan hoyrat bir sistemin kurbanı oldu onlar.

“Bırak ay gitsin sen kal bu gece vay aman / Umudumsun sen”

Cumhuriyete en büyük katkısı 87 yıldır 10. Yıl marşını söylemek olan bir zombiler güruhu Ahmet Kaya’yı; “bölgenin özel şartları” diye bölücülük yapan adaletsiz bir yargı düzenini arkasına alan ‘güvenlik’ güçleriyse Uğur’u kopardı içimizden.

“Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de”

Ahmet Kaya, sorsanız ülkenin “en çağdaş” yüzü olduğunu iddia edecek insanların başlattığı ve “ilkel” kabileleri utandıracak türden bir linç gösterisi eşliğinde; Uğur ise vazifesi barış ve huzuru tesis etmek olan ‘güvenlik’ güçlerinin yasal mermileri sayesinde alındı aramızdan.

“Yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta”

Mermilerin yasal, taşların yasadışı olduğu esmer bir coğrafyanın kavruk evlatlarıydı onlar, ikisine de zalimler aynı kimliği yapıştırmaya cüret etti: “Terörist.” Ayaklar altına almaya cüret ettikleri kimlikse aynıydı: “Kürt.”

“Ölmek ne garip şey anne”

O kömür gözlü güzel çocuk, küçük bedenine sıkılan 13 kurşunla öldürüldü. Uğur’a ve babasına kıyan özel harekât polisleri hukuki süreç boyunca tutuksuz yargılandı. Üstelik ‘güvenlik’ gerekçesiyle görev yerleri ve mahkemenin görüleceği yerler bölgenin dışına taşındı. Rahatları bozulmasın diye her tür önlemin alındığı bu dört polis beraat etti, yani hukuki olarak ‘aklandı’. Bu da yetmedi, polislerin iddiasının aksine herhangi bir çatışma olmadığı kanıtlanmasına rağmen ilkokul 5. sınıfa kayıtlı bir öğrenci olan Uğur ile tüm resmî belgeleri mevcut bir kamyon şoförü olan babası, Ahmet abisinin adaşı, Ahmet Kaymaz yargı kararıyla “terörist” ilan edildi...

“Camlar düştü yerlere, elim elim kan içinde. Yanıma gel, yanıma anne”

Ahmet Kaya ise ödül almak için sahneye çıktığı Magazin Gazetecileri Derneği’nin gecesinde Kürtçe bir şarkı söyleyip ona klip çekmek istediğini söylediği için önce salondakiler tarafından sonra da onu vatan hainiymiş gibi manşetlere çekip, fotomontaj olduğu mahkemelerce tesbit edilecek olan fotoğraf eşliğinde hakkında yalan haberler yapmaktan çekinmeyecek eli kalem tutan tetikçiler tarafından yurdundan sürgüne zorlandı. Kalsaydı başına gelecek olan hemşerisi Hrant Dink’ten farklı olmayacaktı belki... Gitti ama kalbi buralarda kaldı. Avrupa’daki bir konserinde şöyle demişti:  “Yaz da olsa kış da olsa fark etmez, ben geceleri çok üşüyorum. Sorun kalorifer sorunu değil. Sorun yorgansız oluşum sorunu da değil. Beni üşüten tek bir şey var. Ben vatansızlıktan üşüyorum.” Bunca soğuğu yüreği kaldırmadı, gövdesini yaktı ve gitti.

“Hiç bekleme belki gelmem / Gelemem senelerce”

Ahmet Kaya’yı bir 16 kasım günü, Uğur’uysa bir 21 kasım günü kaybettik ama ikisinin de yası yıllar boyu tutulmaya devam edecek. Çünkü ne vatansızlıktan üşüyen Ahmet Kaya’nın ne de 12 yaşında bir ilkokul öğrencisi olan Uğur’un öldürülüşüyle gereğince yüzleşebildi bu ülke.

“Kanar her yerimden/ Dövülmüşüm, sövülmüşüm, kovulmuşum ben”

Efendiler Kürtçeye “bilinmeyen bir dil” muamelesi yapmayı sürdürdükçe, Kürtler de kimliklerini yüreklerinde taşıyarak “teslim olma”ya bilinmeyen bir fiil muamelesi yapmaya devam edecekler. Bu da böyle biline.

“Bekle beni anne / Bir sabah çıkagelirim / Bir sabah anne bir sabah / Acını süpürmek için açtığında kapıyı / Adı başka sesi başka nice yaşıtım koynunda çiçekler/ Çiçekler içinde bir ülke getirirler”

Mübarek Kurban Bayramı vesilesiyle Rabbim, maruz kaldıkları zulümler yüzünden tutunamadıkları bu dünyada bir gurbet hayatı yaşayan bütün gariplerin arasında kurbeti tesis etsin. Âmin...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.