22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

KRİZLER, AHMAKLAR, SAVRULANLAR...

Ali Bayramoğlu

12 Kasım 2013 Salı 08:47

AK Parti bugüne kadar toplumsal-siyasal temelli 'üç büyük krizle' karşılaştı.

Üçü de son iki yıl içinde meydana geldi.

İlki Roboski'ydi.

21 Aralık 2011 günü sınırı geçmeye çalışan sivil bir grubu PKK'lı sanan (!) askerin yağdırdığı bombalar 34 kişinin canını almıştı. Kriz olay kadar siyasi iktidarın tavrıyla derinleşmişti. Ölüm tazminatı dışında ne resmi özür dilenmiş ne de herhgangi bir sorumlu yaptırıma uğramıştı.

İkincisi Gezi olaylarıydı.

2013 Mayıs sonu patlayan olaylara katılımcı demokrasi talebi, ataerkil tepki, kalkışma iddialarından önce, dalga vuran orantısız polis şiddeti ve buna eşlik eden otoriter ve güvenlikçi iktidar dili oldu. Bilanço ağırdı: 6 ölü, 90'ı ağır 6000 yaralı. 3.500 gözaltı. Bu tabloyu üreten gücün kahraman ilan edilmesi.

Ve üçüncüsü: Özel mekanlar krizi...

Başbakan'ın, bir kaç gün önce sarfettiği tehlikeli bir eşiği ifade eden, 'Kişilerin özel müstakil evlerinde bir farklı kız, bir farklı genç ikisinin aynı evde kalması ne denli acaba uygun olabilir. Ama eğer bir yasal düzenleme olması gerekiyorsa biz, bu konuyla ilgili yasal düzenlemeyi de yaparız...' sözleri. Özel hayata müdahale açısından çok tesirli bomba işlevi gördü. AK Parti'nin içini salladı. Kimi muhafazakar yazarların, iktidara destek veren kalemlerin önemli kısmı açıklamayı tepkiyle karşıladı. Laik kesim sarsıldı. Tepki 10 Kasım'a yansıdı. Normalleşen törenler yeniden siyasallaşma görüntüsü verdi.

Bu üç olayın öncesine baktığımızda elbet pek çok ara kademe var. KCK'lardan, kimi hukuk ihlallerine, özgürlük alanına yönelik kimi müdahalelere değin...

Biz bu üç kritik olayda kalalım. Zira iradi açıdan kritik bir ortak noktaları var:

AK Parti'nin görece özgürlükçü tutum ve politikalarında, çoğunlukçuluğa olan izafi mesafesinde 'kopuş'.

Türkiye'yi 1990'ların kimlikçi ortamından nasıl özgürlükçü politikalar uzaklaştırdıysa, aynı iklimi geri çağıran bu kopuş hali olmaktadır.

Muhafazakarlar açısından da laikçi kesimin verdiği havaya bakarak, liberal eleştirilere sınıfsal salvolar atarak bunları geçiştirmenin bir anlamı yok.

Sorunu üreten AK Parti dışı gelişmeler değildir, tersine parti içi dinamiklerdir. 'Kurumsallaşma-şahsileşme dengesi' ve 'kimlik merkezli toplumsal değer politikaları'dır. Buna en açık kanıt AK Parti içindeki bu konuda artan kaygılar ve bunların dışarı sızmaya başlamasıdır. Son gelişmelerde Bülent Arınç'ın, İdris Bal'ın, Osman Can'ın aldığı tavır ortadadır,

Evet, memleketin asli gündemi, şüphe yok, bu...

Ancak tek gündem bu değil.

***

Bilin ki memleket tek gündeme sıkışınca, siyasi tavırlar önemsiz bulduğu kimi meseleleri küçümsemeye, hasıraltı etmeye, yok saymaya başlayınca işler iyi gitmiyordur.

28 Şubat meselesi örneğin, adeta 'kirli bir gündem' haline geldi. Tamam cadı avı olmasın. ancak, İbrahim Karagül

'28 Şubat davasında 5 tutuklu kaldı. Son duruşmada 15 sanık için tahliye kararı çıktı. Böylece 76 tutukludan 71'i tahliye edilmiş oldu. Ne yani, 28 Şubat diye bir darbe hiç mi olmadı?..' sorusunu sorarken haksız mı?

***

1999 depremiyle hayatımıza giren Nasuh Mahruki 10 Kasım'da Atatürk'e mektup yazmış diyor ki:

'Düşman, senin de uyardığın gibi, Cumhuriyeti bozmak, kazanımlarını elimizden almak ve bağımsızlığımızı ele geçirmek için, ilk önce Subaylarımızı hor görmüş ve aşağılamış, alçakça saldırılarına onların üzerinden başlamıştı. Türkiye'mizi bölmek, dincileştirmek ve sömürgeleştirmek olan şeytani amaçlarına ulaşmak için (...) 60-70 yaşındaki Türk Subaylarına, teröristmiş gibi gösterip ağır hapis cezaları vererek küçük düşürmekte ve aşağılamaktadırlar...'

'İç düşman algılı' Nasuh Bey ve benzerleri şu haberi okumuşlar mıdır dersiniz:

'1994'te Diyarbakır'ın Hazro ilçesine geçici görevle geldim. Bizim taburumuza verilen görev köyleri yakmaktı. Hazro, Lice, Hani ve Kulp ilçelerine bağlı 30 köyü yaktık...'

Diyabakır Cumhuriyet Savıcısına bir erin verdiği ifade bu...

Mahruki'nin 60-70 yaşında askerler dediği kişilerin 40-50 yaşlarında olduğu zamanlar...

Kaldı ki, sahte delil iddiaları, eksik savunmalar açık darbe girişimlerini ne zamandır ortadan kaldırıyor? Nedir özel hayat krizinin arkasına saklanarak bu fırsatçılık, bu darbeseverlik!

Birilerinin diğerlerine tek boyutlu siyasi ayar vermeye kalkması ancak cemaat alkışını, en değersiz alkışı alır...

Meselelerimiz hala çoklu...

Onları anlama cihazı tektir: Çoğulculuk...

Çoğulculuk önce algı, kavrama ve zihniyettedir...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.