21 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara14°C
  • İzmir21°C
  • Berlin3°C

KOBANİ VE İNTİHAR

Hadi Uluengin

10 Ekim 2014 Cuma 03:22

UÇURUMUN eşiğindeyiz! Bir adım sonrası intihar teşebbüsü kategorisine girecek. 

Yani bir iç savaşın girdabına sürükleneceğiz. 

İşte şu kadar ölü, bu kadar yaralı, o kadar talan... Sıkıyönetim de cabası... 

En, en önemlisi ise Türk- Kürt ayrışmasının sokak hesaplaşmasına dönüşmesi... 

Durumun vahametini kavramamak için ya kör ya da aptal olmak gerekiyor. 

***

HEM Kürt, hem de Suriye konularında uyguladığı ikircikli ve kibirli politikalardan ötürü mevcut ortamın birinci derecedeki manevi sorumlusu olarak.

AKP iktidarı gösterilebilir. 

Maddi sorumluluk ise o Kürt milli hareketinin gözü kapalı taşkınlığına yorulabilir.

Fakat şu an öyle kritik bir noktadayız ki mesele sorumlu işaretlemek aşamasını aştı. 

Suçlayıcı yaklaşımlar yukarıdaki tehlikeyi daha da yakın kılmaktan başka işe yaramaz.

Dolayısıyla bugün eksen alınması gereken esas tutum, zararın neresinden dönülerse kârdır hesabı, gerek sözkonusu AKP hükümetini, gerekse Kürt milli hareketini tekrar tekrar aklıselime davet etmek ve hemen, şimdi, derhal tutum değiştirmeye çağırmaktır. 

*** 

İKTİDARIN yükümlülüğü açısından bunun olmazsa olmazını Kobani oluşturuyor! 

Yani IŞİD tarafından ele geçirilmesini engellemek için, silah ve lüzum görülüyorsa onları kullanacak personel de dâhil Kuzey Suriye’deki kantona her türlü yardımı ulaştırmak; şayet kısa sürede düşerse de aynı yardımı onun yeniden geri alınması için sağlamak gerekiyor. 

İllâ aleni bir askerî harekât zorunlu değildir ama yukarıdaki destek şarttır. 

Çünkü haklı veya haksız; doğru yahut yanlış; rasyonel ya da irrasyonel, o Kobani Türkiye Kürtleri için de bir simgeye, hatta bir ölçüde kutsala dönüştü. 

***

BUNU yadırgamayalım! 

Oluşmakta olan bütün ulus ruhiyatları böylesine mitoslar yaratmak ihtiyacını hisseder.

Hele hele İslamcı meczupların uyguladığı vahşet gözönüne alındığı takdirde buna artık bir de “martirizasyon”boyutununeklendiğini vurgulamak gerekiyor. 

Üstelik ahlaki ve vicdani değerler de IŞİD’in belini kırmayı insani mecburiyet kılıyor. 

Ve dediğim gibi, ister mantıki ister gayrı mantıki olsun fark etmez, Kobani’yi eksen belleyen yukarıdaki Kürt duyarlılığı bizim irademiz dışında oluştuğuna göre bu duyarlılığı, bu kutsalı ve bu mitosu hiçe sayacak bir Türkiye kendi Kürt sorununu da çözemez.

***

BURADAN itibaren bir de öteki tarafa dönerek şöyle denebilir:

Peki de, genel olarak Kürt milli hareketi, özel olarak da PKK “çözüm sürecini” Kobani’yle irtibatlandırmakla Ankara’ya bariz biçimde şantaj yapmıyor mu? 

Militanlarını ve kitlelerini sokağa salmakla; etrafı talan etmekle; Türk duyarlılığını inciten provokasyonlara göz yummakla, durulmuş olan ortamı kasten alevlendirmiyor mu?

Şantaj yerine taktik kelimesini tercih edeceğim ama hiç şüphesiz ki evet!

***

EVET de, eğer Kürt meselesinin esas boyutunu geniş çerçeveye oturtmaz, yukarıdaki Kobani ruhiyatını kavramaz ve iktidarın tıpkı Suriye konusunda yaptığı gibi çözüm sürecine de ikircikli yaklaştığını saptamazsak, adı ister şantaj, ister taktik olsun, o Kürt milli hareketinin ve o PKK’nın niçin böyle bir yöntem seçtiğini de anlayamayız.

Kabul, anlamak onaylamak değildir ama her hangi bir çözümün ilk ve temel şartıdır 

Umalım ki hem bu ikircikli yaklaşımı terk edecek iktidar Kobani’ye destek vererek, hem de şantajı yahut taktiği değiştirecek Kürt tarafı strateji yenileyerek durumun vahametini anlarlar da, Türk ve Kürt halkları kendilerini intihara götürecek uçurumdan aşağı atlamazlar!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.