(IŞ)İD’in Kobani’yi kuşatması neredeyse 80. gününe ulaşacak. Kent düşmedi, düşeceğe de benzemiyor. Halbuki ilk günlerde içeride ve dışarıda çok kişi, çoğunlukla temenniyle karışık bir şekilde “Kobani düştü, düşecek!” şeklinde öngörülerde bulunuyorlardı.
İlk bakışta temelleri hayli sağlam bir öngörüydü bu. Zira:
1- (IŞ)İD, Musul’da net olarak görüldüğü gibi saldırdığı bir yeri kısa sürede ele geçiriyordu.
2- Irak ordusundan el koyduğu ağır silahlar sayesinde (IŞ)İD, Kobani’yi savunan YPG’lilere karşı bariz bir silah üstünlüğüne (Kalaşnikof’a karşı tank) sahipti.
3- Kobani’nin üç tarafı (IŞ)İD denetiminde olduğu için kentin dışa açılan tek kapısı Şanlıurfa Suruç’taki Mürşitpınar Kapısı idi, ama Ankara bunun sadece insani amaçlarla kullanılmasına izin veriyordu.
4- Durumu “umutsuz” gören uluslararası koalisyon da Kobani çevresindeki (IŞ)İD mevzilerine etkili hava saldırıları düzenlemiyordu...
Ancak Kobani’deki direnişin pekâlâ zaferle sonuçlanabileceği düşüncesi öne çıkınca ilkin hava saldırıları yoğunlaştırıldı, ardından direnişçilere havadan ikmal yapıldı ve nihayet Türkiye üzerinden peşmergeler takviye olarak kente yollandı.
Ruşen Çakır'ın yazısı
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.