KOBANİ KONUSUNDA ANLAMAZLIĞA OYNAMAK
Armağan Kuloğlu
08 Kasım 2014 Cumartesi 08:44
Devlet yetkilileri uzun bir süredir Kobani’nin önemini anlayamadıklarını, çıkan çatışmadan dolayı 200.000 kişinin Türkiye’ye göç ettiğini, orada yaşayan fazla insan kalmadığını, Kobani’den ötürü çıkarılan seslere bir anlam veremediklerini söylemektedirler. Esas konunun Kobani olmadığını, Kobani bahane edilerek olay çıkarılmak istendiğini belirtmektedirler.
Kobani nedeniyle ortaya çıkan durumun, uluslararası boyutu olduğu kadar, ulusal boyutu da bulunmaktadır. Bu durumun bütün boyutlarıyla görülmesi, politika ve stratejilerin de buna göre düzenlenmesi önem arz etmektedir. Bu konuyu anlayamayanlar, anlamak istemeyenler veya anlamazlığa gelenler için durumun açıklığa kavuşturulmasında fayda görülmektedir.
***
Irak’ta çekirdek durumda bulunan IŞİD, Irak’taki yönetimin zafiyetinden istifadeyle önce büyümüş, Suriye’de yönetimin kontrolü genelde kaybetmesinden sonra gelişen duruma göre sıklet merkezini bazen Irak’ta, bazen de Suriye’de oluşturarak, kontrol ettiği sahayı genişletmek için bir seri saldırılar gerçekleştirmiştir.
Bu saldırılarda vahşet içinde hareket etmelerine ve birçok sahada kontrol elde etmelerine rağmen, ABD başta olmak üzere Batı’nın ve uluslararası diğer güçlerin müdahaleye ilişkin söylem ve eylemleriyle karşılaşmamışlardır. Ancak saldırılar hem Irak’ta, hem de Suriye’de Kürt bölgelerini tehdit etmeye başladığında, bu güçler seslerini çıkarmaya başlamışlardır.
Bu durum, IŞİD’in, Şii kuşak karşısında oluşturulmak istenen Sünni kuşağın bir parçası olarak görüldüğünü ve genişlemesine bu nedenle belirli bir noktaya kadar müsamaha ve müsaade edildiğini göstermektedir. Kürt bölgelerine saldırıya başladıklarında da, ön görülen politik hedeflerinden sapma olduğu için buna karşı koyma ihtiyacını duydukları anlaşılmaktadır.
ABD başta olmak üzere, uluslararası güçlerin küresel politikalarında, Orta Doğu’da sınırların değişmesinin, yeni haritaların ortaya çıkmasının, bu kapsamda genişletilmiş bağımsız bir Kürdistan’ın kurulmasının artık gizlenen bir tarafı kalmamıştır. Uzun bir süredir ortaya çıkan haritalar ve uygulanan politikalar bunu göstermektedir. Bunun birinci ayağı Irak’ın kuzeyinde oluşturulmuştur.
İkinci ayağı ise Suriye’de merkezi yönetimin kontrolü kaybetmesiyle kuzey bölgede ortaya çıkmıştır. 11 muhtelif kantonel bölge meydana getirilmiştir. Bunlardan doğuda Cizire, ortada Kobani, batıda da Efrin merkezi hüviyette kantonel yapılardır. Kobani’nin düşmesi, kuzey bölgede oluşturulan Kürt yapısının bütünlüğünü bozmakta, doğu-batı arasındaki irtibatı yok etmektedir. Batı’da Akdeniz’e olan bağlantıyı kesintiye uğratmaktadır. Bu nedenle Kobani, Suriye Kürdistanı’nın varlığını devam ettirebilmesi için stratejik bir bölge olarak mütalaa edilmektedir.
Kürdistan’ın İran ayağının ise zaman ve şartlara göre şekilleneceği değerlendirilmektedir.
***
Türkiye’de de çözüm süreci kapsamında devam eden Kürt açılımının, özerk bir yapı anlamında sonuçlandırılması beklentisi mevcuttur. Bölgede ve ülkenin birçok yerinde PKK başta olmak üzere, destekçi, sempatizan ve siyasetçi bütün bölücülerin amacının, Türkiye’de anayasa değişikliği başta olmak üzere ülkenin yapısını değiştirmek olduğu bellidir. İktidarın da, seçim atmosferinde oluşabilecek olumsuzlukları değerlendirerek zaman zaman milliyetçi söylemlere başvurduğu görülmekle birlikte, uyguladığı politikalarla bu duruma fırsat verdiği de anlaşılmaktadır. Yandaş medya da buna yardımcı olmaktadır.
Türkiye’deki bölücülerin Kobani nedeniyle gösterdiği hassasiyet, tamamen bir Kürt dayanışmasının sonucudur. Peşmerge’nin geliş ve geçişinde görülen manzaraya dikkat edilmelidir. Türk askerine taş atanların, Kürt askerine gösterdiği davranış iyi okunmalıdır.
Peşmerge’nin PYD’yi takviyesinin, askeri açıdan çok, psikolojik, moral, Kürt dayanışması ve entegrasyon yönünden değerlendirilmesi gerekir.
Türkiye’deki karar alıcıların, PKK ile PYD’yi aynı kefeye koymalarına rağmen PYD’nin takviyesine imkân tanımalarını anlamak da mümkün değildir. IŞİD’le komşu olmanın yaratacağı tehdidin, Türkiye’den de bir bölümün içinde yer alabilmesi ihtimali bulunan bir Kürdistan’ın oluşturacağı tehditten daha fazla olduğunu söylemek de doğru bir yaklaşım olarak kabul edilemez.
***
Aslında neyin ne olduğunun bilinmemesine imkân yoktur. “Üst akıl” tabirinin kullanılması da bunun bir belirtisidir. Ancak birçok şeyi bilmiyormuş veya anlayamıyormuş gibi bir davranış tarzı sergilemenin de yeni bir siyasi davranış tarzı olduğu kanaati oluşmaktadır. Tabii bunun ne zamana kadar devam edebileceği, Türk Milleti’nin anlayışına ve sağduyusuna kalmış bir konudur.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.