22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır8°C
  • Ankara12°C
  • İzmir18°C
  • Berlin0°C

KISIR DÖNGÜDEN ÇIKAMAYAN FİLİSTİN DİRENİŞİ

Ruşen Çakır

21 Temmuz 2014 Pazartesi 09:09

El Kaide’nin ideolojisinin temellerinden birinin İsrail, hatta Yahudi karşıtlığı olduğunu biliyoruz. Nitekim 1998 başında “Dünya İslâm Cephesi” adı altında kaleme alınan fetvada Kudüs’ü, El Aksa Camii’ni işgalden kurtarma hedefi konulmuş ve “Haçlılara ve Yahudilere karşı cihat” çağrısı yapılmıştı. O tarihten bu yana El Kaide ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili kişiler dünyanın dört bir yanında ciddi ses getiren eylemler gerçekleştirdiler ve dünyanın dengesini değiştirdiler. Çoğu intihar saldırısı olan bu eylemlerden en çok zarar görenlerin ABD ile Müslümanlar olduğunu biliyoruz. En az zarar görenler arasındaysa İsrail’in üst sıralarda olduğu muhakkaktır.

Bu yüzden El Kaide’yi aslında İsrail’in de dahil olduğu (belki de başını çektiği) küresel bir komplonun taşeronu olarak göstermeye çalışan nice komplo teorisi üretildi. Bunların en popüleri hiç tartışmasız, 11 Eylül 2001 saldırılarından önce İkiz Kuleler’de çalışan Yahudilere haber verildiği, onların da o gün işe gitmeyerek hayatlarını kurtardıkları yalanıdır.

İD’in İsrail stratejisi

Benzer bir durum bölgemizde son dönemde yıldızı iyice parlayan İslam Devleti (İD, eski adıyla IŞİD) için de geçerli. Kendilerine baş düşman belledikleri Alevileri, Şiileri, Kürtleri; daha ötesinde dayattıkları gündelik hayat standartlarına uymayan gencecik kızları, cizye ödemek istemeyen Hıristiyanları ve hatta El Kaide ile doğrudan irtibatlı Nusra Cephesi başta olmak üzere diğer silahlı İslamcı grupların üyelerini Suriye ve Irak’ta vahşice öldürmekten çekinmeyen İD’e en çok sorulardan biri tabii ki “Neden İsrail’e saldırmıyorsunuz?”

Geçenlerde İD bu soruyu cevaplamak için içiçe geçmiş birkaç açıklamayı internet üzerinden yayınladı. İD yönetimi özetle şöyle diyor: “Önce Irak ve Suriye’de İslam devletinin temellerini oturtalım, ardından sıra Lübnan ve Ürdün’e gelecek. Daha sonra da bu ülkelerden İsrail’e saldıracağız. Zaten halihazırda çok sayıda İD gönüllüsü Filistin’de gelecek bu günler için hazırlık yapıyor...”

Bu açıklamadan birkaç gün sonra İsrail’in son Gazze katliamı başladı, İD’in de dünyanın dört bir tarafındaki İslamcı gruplar gibi İsrail’i kınadığını ve bu sırada Kürtlere, Şiilere ve diğerlerine saldırılarını aksatmadan sürdürdüğünü biliyoruz.

Filistin sorunu nasıl çözülmez?

Tabii ki El Kaide, İD ve benzeri şiddeti temel alan İslamcı hareketleri doğrudan İsrail’i hedef almadıkları için eleştiriyor değilim. Ancak söylemlerini büyük ölçüde İsrail ve hatta Yahudi karşıtlığı üzerine kuran İslamcı hareketlerin ki bu konuda El Kaide ve İD hiç de yalnız değil- Filistin halkını, özellikle de Gazzelileri hedef alan, nerdeyse periyodik hale gelmiş olan katliamlara karşı kınamanın ötesine geçmiyor olmaları üzerine iyice düşünmek lazım.

Şunu artık hepimiz, öncelikle de dünya Müslümanları gördü: Filistinliler ne kadar çok ölür, ne kadar çok katliama maruz kalırsa Filistin sorunu o kadar hızlı çözülmüyor; hatta tam tersine çözüm noktasından iyice uzaklaşılıyor. Öte yandan özellikle Gazze’de Hamas’ın ve kısmen İslami Cihad’ın inisiyatifi ele geçirmesiyle birlikte “ulusal”dan çok “dinsel” bir görünüm kazanan Filistin direnişine, sözünü ettiğimiz dünya çapındaki İslamcı hareketler, kuruluşlar, şahsiyetler sürekli gaz veriyor, Filistinlilerin ayaklarının frene doğru gitmesi halinde yüksek sesli itirazlar yükseliyor ve faturayı sadece Filistinli İslamcılardan çok, çocuğu, kadını, yaşlısıyla sivil Filistinliler canlarıyla ödüyorlar.

Bu kısır döngünün çözümsüzlükten başka bir şeye yaramadığı ortada. Radikal İslamcı söylemin esnemesi, zayıflaması ve gerilemesi olmadan Filistin sorununun çözümü için umutlanma imkanımız olduğunu sanmıyorum, ama bunun nasıl mümkün olabileceğini de bilmiyorum; dahası mümkün olabileceğine de pek inanmıyorum.

Türkiye’ye gelecek olursak, söylem düzeyinde Filistin halkıyla, Gazzelilerle dayanışma bahsinde ülkemiz, özellikle de sivil toplum elinden geleni yapıyor ancak bunların katliamı durdurmada etkili olabildiğini söyleyemeyiz. Çünkü Ankara her geçen gün bölgesel bir güç olma noktasından uzaklaşıyor.

Son bir not: Detaylara girmeye gerek yok: Gülen cemaati ve AKP hükümetinin Gazze dramını da kendi aralarındaki savaşa cephane yapmaları son derece hazin.

Allah Filistinli kardeşlerimizin yardımcısı olsun!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.