KIRMIZI KİTAP VE ÇÖZÜM SÜRECİ
Serpil Çevikcan
01 Kasım 2014 Cumartesi 09:09
Paralel yapılarla mücadelenin MGSB’ye alınmasının ve çözüm sürecinin konuşulduğu MGK toplantısında Genelkurmay’ın PKK konusundaki değerlendirmeleri dikkat çekti
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) önceki gün süresi itibarıyla rekora imza attığı bir toplantı gerçekleştirdi.
Kararların 6 başlıkta açıklandığı MGK bildirisinden de anlaşılacağı üzere 10.5 saat süren toplantının en sıcak iki gündem maddesini paralel yapılarla mücadele, bunların kırmızı kitap olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne (MGSB) alınması ile terörle mücadele, son PKK eylemleri ve bu bağlamda çözüm sürecinin geleceği oluşturdu.
Paralel yapının kırmızı kitaba gireceğinin ipucu haftalar önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilmişti.
MGK bildirisinde de, “Milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu güvenimizi bozan, iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlarla yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır” ifadesi yer aldı.
Hemen belirtmek gerekir ki MGK’da herhangi bir odak için, “tehdit” tanımlamasının yapılması hükümet için tavsiye kararı, ilgili bütün kurumlar için de “talimat” anlamına geliyor.
Bu çerçevede, bütün kurumların kendi talimatnamelerini hazırlaması ve bunu kılcal damarlarına kadar iletmesi gerekiyor.
Kırmızı kitaptan diğer kitaplara
MGK’nın tavsiye niteliğindeki kararının ardından Bakanlar Kurulu’nun konuyu ele alması, hükümet kararına dönüştürmesi, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun onaylaması bekleniyor.
Paralel yapının MGSB’ye tehdit olarak girecek olmasının birçok sonucu olacağına kuşku yok.
Örneğin yargıda devam eden dava ve soruşturmalarda, MGSB’de tehdit olarak nitelenen bir yapı göz önünde bulundurulacak.
Dışişleri Bakanlığı’ndan Genelkurmay Başkanlığı’na, MİT’ten İçişleri Bakanlığı’na kadar her kurum güncellenen MGSB’ye göre bir eylem planı çıkarmak durumunda.
Bu noktada Genelkurmay Başkanlığı’nın yapacağı çalışmanın hassas yönleri bulunuyor.
Edindiğimiz bilgilere göre, paralel yapının kırmızı kitaba girmesi halinde Genelkurmay, Milli Askeri Stratejisi’ni buna göre güncelleyecek.
Genelkurmay, MGK’da mutabakata varılan bu düzeydeki her tehdidi Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi (TÜMAS) kitabına eklemek zorunda.
Bu durumda, kırmızı kitabın detaylandırılmış hali olan bu kitap, içine “paralel yapılar” eklenerek güncellenecek ve Türkiye’nin dört bir yanındaki birliklere dağıtılacak.
Genelkurmay dahil olmak üzere tüm kurumlar, paralel yapı ve yapılarla mücadele edecek.
Burada MİT ve emniyet istihbarat, kritik bir görev üstlenmiş olacak.
Her kurum, paralel yapıyla mücadele kapsamında kozmik kimi bilgileri almak için bu iki kurumun kapısını çalacak.
Buraya dikkat.
Fişleme tartışmalarını hiçbir zaman geride bırakamayan Türkiye’nin, bu mücadeleyi verirken de tuzağa düşmemesi hak ve özgürlükler açısından büyük önem taşıyor.
Genelkurmay’ın hassasiyetleri
Ayrıca MGK bildirisinde paralel yapı yerine, “yapılanmalar” ifadesinin kullanılması merak uyandırmıştı.
Bu ifadeyle paralel yapının yanı sıra KCK başta olmak üzere terör örgütlerinin uzantılarının kastedildiği de kaydediliyor.
Sonuçları 6 madde halinde açıklanan MGK toplantısında çok sayıda konunun konuşulduğuna kuşku yok.
Toplantıya hacimli çantalarla giren askerin gündeminde birçok başlık vardı.
Son dönemde askerlere dönük yoğunlaşan PKK saldırıları, çözüm süreci bağlamında özgürlük-güvenlik dengesi Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının gündemlerinin birinci sırasında yer alıyordu.
Askerin terörle mücadelede yasal güvencesinin pekiştirilmesi, Suriye sınırındaki 2. derece askeri yasak bölgelerin 1. derece yasak bölgelerle birleştirilerek askerin operasyonel olarak buralarda tam yetkili olması ve jandarmanın atama-soruşturma gibi konularda da bütünüyle İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasının yaratabileceği sakıncalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve siyasi otoritenin dikkatine tekrar sunulduğu öğrenilen konular.
‘Üstlenmeyin’ talimatı
MGK toplantısının en sıcak gündem maddelerinden biri de çözüm sürecinin geleceği ve PKK saldırılarıydı.
Bu çerçevede Ankara’da, MGK zemininde de ele alınan tabloyu şöyle özetlemem mümkün:
- Yüksekova’da üç, Diyarbakır’da bir askerin maskeli kişilerce şehit edilmesinin ardından provokasyon iddiaları ortaya atıldı. Güvenlik bürokrasisi, PKK’nın 1990’lı yıllarda yüzlerce kez benzer suikastlarda geliştirdiği “üstlenmeme taktiğini”, son dönemde yeniden uyguladığı tespitini yaptı. Özellikle halkın tepkisini çeken eylemlerde Kandil’in alt kadrolara, “üstlenmeyin” talimatı verdiği saptandı.
- 2012’de, askeri operasyonlar sonunda büyük darbe alan PKK, 2013’te önce eylemsizlik kararı aldı, Nevruz’dan itibaren de sınır dışına çekilmeye başladı. Haziran 2013’teki Gezi olayları sırasında şartların lehine geliştiği düşüncesiyle çekilmeyi durdurdu. Kobani nedeniyle dünya kamuoyunda oluşan olumlu havadan yararlanarak örgütü hem Barzani hem de Türkiye’nin karşısındaki “özgürlük savaşçıları” olarak göstermeye yönelik propaganda yaptı. Bu atmosfer, PKK’nın kendisini güçlü hissetmesine yol açtı. Batıdaki değişen imajının verdiği güçle, bu suikastları gerçekleştirerek, Türkiye’deki tabanını da diri tutma yoluna gitti. Son eylemler bu çerçevede konjonktürel olarak değerlendiriliyor.
- Çözüm süreci ile ilgili yol haritası en az 3 aydır Öcalan’ın, Kandil’in ve HDP’nin elinde. Örgütün, öncelikle yurtdışına bütün silahlı unsurlarını çekmesi ve her türlü şiddet eylemini durdurması bekleniyor. Aksi takdirde, Kobani eylemlerinden sonra güvenlik güçlerinin elini güçlendirmek için çıkarılan yasaların da gereği yapılarak PKK’nın şiddet eylemleri karşılık bulacak.
- Kandil’de süreci sadece Öcalan’a bağlı olarak yürütmekten kaynaklı bir rahatsızlık var. Öcalan, hareketin lideri ve sembolik figürü olarak örgüt üzerinde etkili olsa da silahların konuşmaya başladığı dönemde Kandil’in etkisi artabiliyor. Bu da Kandil ile İmralı arasında bir senkron sorununa yol açıyor. Bu bağlamda İmralı ile devlet heyeti arasındaki görüşmeler son dönemde yoğunlaşmış durumda.
Çözüm sürecinden dönüş yok
- Bütün bu tabloya rağmen devletin ve hükümetin çözüm sürecine yönelik kararlılığı sürüyor. Ancak eline silah almış biriyle konuşulamayacağının altı çiziliyor. Buna karşılık, yaşanan ciddi problemlerin faturasının sürece kesilmemesi gerektiği belirtiliyor. Dünyadaki örneklere bakıldığında da inişli çıkışlı süreçlerden sonra mutlak bir barışın sağlanabildiği vurgulanıyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.