29 Nisan 2024
  • İstanbul14°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara14°C
  • İzmir16°C
  • Berlin15°C

KİMİNE MUCİZE KİMİNE BELA OLAN KONJONKTÜR!

Yavuz Delal

22 Kasım 2013 Cuma 10:10

Şaşılacak bir şey olmadığı halde şaşıyor olmamız, tabiatımızın temel söylemidir aslında.

Zalim ve cahil olduğu halde, adalet ve hikmeti övmeyen insan yoktur!

Çünkü zalim ve cahil olsa da insana yakışan fikir ve eylem dünyası, adalete ve hikmete uygun davranmaktır.

Bu yüzden olsa gerek zalimler de adaletten bahseder, cahiller de hikmetten dem vurur!

Hiçbir zalim, insanlığın aleyhine olarak sosyal ve siyasal kararlar aldığını düşünmez:

Hitler, Yahudilere yönelik politikasının nasıl bir temel ihtiyaç olduğunu anlamayan Avrupa’nın gelecekte kendisine minnettar olacağını inanarak söylemişti.

İsrailoğullarına yönelik uygulamalarının yalnızca doğru yol bilgisi üzerine alınmış kararlar olduğunu halkına anlatan Firavun, bunun insanlığın aleyhine bir politika olduğunu denizde boğulmak üzereyken kabul edebilmişti. Ama o da bu kabulün hiçbir kıymet-i harbiyesinin olmadığını çok iyi biliyordu. Çünkü denizde boğulmak üzere olmasaydı, insanlığın aleyhine kararlar almış olduğunu düşünmeyecekti. O yüzden “şimdi mi?” dedi Yüce Allah!

“Denizde boğulma” metaforunun veya olgusunun konjonktür olduğunu düşünmemiz bugün için daha makuldür.

Konjonktürde boğulan inkârcı ve işgalci cumhuriyetlerin de Kürt gerçeğini, derken Kürdistan gerçeğini hesaba katarak politika geliştirmeleri onların adalete ve hikmete sağlam bir bağla bağlı olmadıklarını göstermeye yeterlidir.

Aslında Firavun’un ve ordusunun “denizde boğulma” olgusu, onu ve ordusunu hakka icbar eden sürecin (büyük) son konjonktürüydü. Daha önce kan ve haşere istilası gibi birkaç metaforik olguyla (belayla) hakkı kabul etmiş gibi görünmüş, ama konjonktürün baskısı üzerlerinden kalkar kalkmaz aynı politikaya devam etmişlerdi.

Bu yüzden Musa onlara asla güvenmedi, fakat her konjonktürde, konjonktürden yaralanma imkânı adına Firavun’la görüştü.

Artan azalan konjonktür süreci aslında Firavun’a ve halkına tanınan opsiyondu, zira birkaç küçük konjonktür denemesiyle isteyerek hakka teslim olma şansı verilerek son konjonktüre kadar işi getirmesi Yüce Allah’ın yasasıydı. Çünkü son konjonktürde artık Firavun’u ve ordusunu geri dönüşü olmayan bir yok oluş beklemekteydi.

Ama geri dönüşü yoktur, zira konjonktür (bir mucize olarak) giderek artacak ve her artış haklı olanın lehine haksız olanın aleyhine ilerleyecektir.

Aradan onlarca yıl geçti; ve fakat Avrupa Hitlerin dediği gibi ona minnettar olmadı. Aksine Avrupa tüm gücüyle onu hala lanetlemeye devam ediyor.

Boğulup yok olduklarında da Firavun ve ordusuna ne gök ağladı ne de yer!

Musa'ya ise, şan ve şerefiyle insanlık arasında güzel bir anı olmak, insanlığın ruhu üzerine gölge gibi uzayarak iyileri umutlandırmak, kötüleri korkutmak düştü!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.