KİM BU ‘MÜSLÜMANLAR’
Roni Margulies
17 Mart 2012 Cumartesi 07:15
Herkes bilir ki “Yahudiler” diye bir şey vardır. Bu, dünyanın her yerinde ve Türkiye’de siyasî ve ekonomik gelişmeleri anlayabilmek için çok önemli bir teknik terimdir. Bu kavramı kullanmadan hiçbir şeyi açıklamak mümkün değildir.
Ben de bu kavramla her karşılaştığımda “Vay be, neymişiz biz!” diye düşünmeden edemem. Ama bir yandan da Amerikalı milyarder bir Yahudi’yle benim aramda, annemle İsrail Genelkurmay Başkanı arasında, Yahudi fıkralarının kahramanı Balatlı Mişon ile Ukraynalı bir Yahudi bakkal arasında nasıl bir ortaklık, nasıl bir aynılık vardır, hepsini nasıl aynı başlık altında toplayabiliriz diye düşünürüm.
Üstelik, annem hariç bunların hiçbirinin dindar olmadığını düşünürsek, birlikte ve aynı davranmaları nasıl mümkün olabilir diye merak ederim.
Aslında merak bile etmem. Aralarında hiçbir ortak yan olmadığını, “Yahudiler” kavramının teolojik tartışmalar haricinde anlamsız bir kavram olduğunu bilirim.
Bilirim de, bana bakanların bütün “Yahudiler”i temsil eden bir simge görmesini engellemek için de elimden bir şey gelmez. N’apalım, bir süre sonra insan alışıyor.
Bütün bunlar “Müslümanlar” kavramı için de geçerli tabii.
Kim bu “Müslümanlar”?
Mesela Yeni Akit gazetesindeki köşesinde Sivas davası hakkında şu sözleri yazan Ali Karahasanoğlu mu Müslüman: “... hepsinin ağzındaki sakız aynı: ‘Sivas olayları insanlık suçudur’.. Öyle bir hale geldiler ki, yolda yürürken ayakları bir taşa takılıp düşseler, hemen ciyaklayacaklar: ‘Bu insanlık suçudur.’”
Yoksa “Müslüman”, Hrant Dink davası hakkında aşağıdaki çağrıyı yapan 32 kişi mi:
“Adaletin yerini bulmasını bekleyen bizler, derin bir hayal kırıklığı içindeyiz.
‘Hak’ söz konusu olduğunda, Müslümanlar meselenin tabiî ve zaruri tarafıdırlar.
‘Bir insanı haksız yere öldürenin tüm insanlığı öldürmüş’ gibi olduğuna inananlar, her durumda adaleti üstün tutmak ve hakikatin şahitliğini yapmakla yükümlü olanlar, bu aleni haksızlık karşısında da susamazlar ve inançları gereği müdahil olmak zorunda oldukları bir davaya kayıtsız kalamazlar.
İslamî hassasiyet sahibi tüm kişi ve kuruluşları kendi davalarına sahip çıkmaya, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve heba edilen beş yılın ardından, kapsamlı ve sahici bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için her kesimden vicdan sahibi insanlarla beraber daha aktif bir şekilde çalışmaya davet ediyoruz.”
Sivas davasının zamanaşımından düşürülmesi karşısında “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” diye kem küm eden Başbakan mı “Müslüman”? Hocalı mitinginde “Hepiniz Ermenisiniz, Hepiniz piçsiniz” pankartlarıyla flört eden İçişleri Bakanı mı “Müslüman”?
Yoksa “Birçok Müslüman genç iktidar sahibi olmaktan rahatsız. ‘Biz ötekiyken daha iyiydik, merkezde değilken kardeşlik duygumuz daha yüksekti, dün kızdığımız şeyleri bugün biz yapıyorsak yanlış giden bir şey var’ diyor. Ben Başbakan için ‘Türkiye A.Ş. CEO’su’ dedim, artık daha ne diyeyim?” diyen İmam-Hatip Liseli ‘İHL Sözlük’ yazarı mı Müslüman?
Cumhuriyet tarihi boyunca bu farklı Müslüman türlerini devlet baskısı birleştirdi. Baskı, hem Müslümanları sanki aralarında fark yokmuş gibi birlik olmaya zorladı hem de dışarıdan böyle görülmelerine yol açtı.
Bu baskıya karşı çıkan bir partinin 2002’de hükümet olması, Müslümanların birliğinin devam etmesini, bu partinin etrafında sanki yekpare bir kitleymiş gibi durmasını sağladı.
Aynı İHL Sözlük yazarının dediği gibi: “Bizler çok ciddi bir baskı döneminden geçtik. 28 Şubat, bir kuşağın hayatından 10 yıl çaldı. ‘Biz sokak sokak başörtülü insanların tespit edilip kameraya alındığı, Kuran’ın ahırlarda öğretildiği günlerden geldik’ diyorlar. Bu psikolojiden hareketle ‘Aman AK Parti’yi yıpratmayalım, yine o günlere döneriz’ fikrindeler.”
Böyle olması çok doğal.
Ama o günler geride kaldı. Artık ayrışma zamanı.
Çünkü “Müslümanlar” diye yekpare bir şey yok. “Müslümanlık” ne bir siyasî duruştur ne de bir sınıfsal konumdur. Sağcı Müslüman da olur, solcu Müslüman da. Fabrikatör Müslüman da olur, vasıfsız kol işçisi Müslüman da.
Devlet baskısından kurtulan ve AK Parti keyfinden yavaş yavaş sıyrılan “Müslümanlar” da artık genel bir kategori olmaktan çıkıp farklılaşmaya başlıyor.
Ve Türkiye çok daha ilginç bir memleket haline geliyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.