KILIÇDAROĞLU'NUN 'STATÜKO'YLA İMTİHANI...
Oral Çalışlar
15 Haziran 2011 Çarşamba 09:51
Başbakan'ın son çağrılarına Kılıçdaroğlu'ndan gelen "Kapımız açık" cevabı da Baykal CHP'sine zıt bir tablo yaratıyor.
CHP’de seçim sonuçlarıyla birlikte ‘devletçi statüko’ ayaklandı.
Kim bunlar: “27 Nisan askeri bildirisinin altına imzamı atarım” diyenler. Askerin desteğiyle 2007 yılındaki cumhurbaşkanı seçimlerini kilitleyip ‘367 sendromu’nu yaratarak Meclis’in iradesine ipotek koymaya çalışanlar.
Kim bunlar: “İdamı göze alan, ancak yeni anayasa yapabilir” diyenler. TCK’nın düşünceyi hedef alan 301. maddesinden aydınlar ve gazeteciler yargılanırken bu maddeyi Kerinçsiz’lerle birlikte savunanlar. Dersim katliamını bir ‘uygarlık projesi’ olarak lanse etmeye çalışanlar... Say say bitmez...
Onların büyük kısmını önce millet, sonra CHP örgütü sırtından attı. Ancak 12 Eylül darbesinden miras kalan yargı-asker-bürokrasi blokunun gücüyle ve başka birtakım dengelere dayanarak parti yönetimindeki ömürlerini yapay bir şekilde uzattılar. Sonunda bu blok da çöktü, dağıldılar.
Kılıçdaroğlu böyle bir sürecin sonunda CHP’nin genel başkanı seçildi. Bir kaset darbesiyle yer ile yeksan oldular. Asıl neden kaset değil, onların siyaseten bitmiş olmasıydı. Arkalarında en ufak bir seçim başarısı, en ufak bir demokratik/entelektüel/kültürel miras bırakmadan gittiler.
Şimdi geri gelmek istiyorlar
Hep gerginlikten ve çözümsüzlükten beslenmişlerdi. Toplum ise çözüm ve uzlaşma istiyordu. 12 Haziran’daki seçimlerin ardından yeniden sahneye çıktılar. Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu ifade ediyorlar, geleneksel ‘kurultaylar’ dönemine dönmek istiyorlar. “İnanırsak olur bence” psikolojisi içindeler.
Kılıçdaroğlu yönetime geldiğinden bu yana 1 sene geçti. Hiç gitmeyecek gibi duran ‘politbüro’yu büyük oranda tasfiye etti. Kürt sorununda çözüme yönelik yeni şeyler söylendi. Sivil-asker ilişkisi konusunda eski CHP’de hayal bile edilemeyecek açıklamalar yapıldı. Belki en önemlisi de ‘yeni anayasa’ konusundaki tavır. Bunlar olumlu işaretlerdi.
Olumsuz işaretlerin başında Ergekenon sanıklarına gösterilen ilgi geliyor. Haberal’lardan Aygün’lere, Batum’lara, Serter’lere uzanan bir statükocular topluluğu da ‘vitrine koyuldu’. Bunlar değişim ihtiyacı içindeki CHP’nin hızını kesen bir ‘ters aşı’ etkisi yaptı.
Sonuç yine de başarı
2007 genel seçimlerine göre sağlanan yüzde 5’lik artış, kısmi de olsa bir başarı. Kılıçdaroğlu’nun seçim gecesi de söylediği gibi, partinin yeni siyasetlerinin topluma anlatılabilmesi için sadece 6 aylık bir süreden yararlanılabildiğini unutmamak gerekiyor.
CHP’nin yeni çizgisinin toplumdan kısmi de olsa bir destek görmüş olması, toplumun değişim özlemi açısından, kendi çapında bazı ipuçları veriyor.
Başbakan’ın son çağrılarına Kılıçdaroğlu’ndan gelen “Kapımız açık” cevabı da Baykal CHP’sine zıt bir tablo yaratıyor. Tabii ki CHP’nin ‘yeni bir kimlik üretme süreci’ kolay olmayacak. Kılıçdaroğlu’nu ‘çözümsüzlük’ üzerinden köşeye sıkıştırma siyasetleri (ki ilk sinyallerini görüyoruz) sürdürülecektir. Parti yönetimi dışındaki statüko da parti içindeki statüko da ‘CHP’yi çözümsüzlüğün partisi yapma’ anafikrinden kolay kolay uzaklaşmaz.
Statükocu güçler, Kılıçdaroğlu’nu çözümsüzlük-çözüm ikilemine sıkıştırıp hareketsizliğe mahkûm etmeye çalışıyorlar. Kılıçdaroğlu, CHP tabanının 1-2 yıl öncesinden çok farklı olduğunu iyi analiz edebilirse cesaretinin dozunu adım adım arttırabilir, daha yeni bir dil geliştirebilir.
Erdoğan çözüm isterse
‘Kilit sorular’ noktasında birinci söz sahibi Başbakan Tayyip Erdoğan. Ama ‘Yeni Anayasa’nın ve Kürt sorununda cesur adımlar atılmasının ‘ideal zemin’inin AK Parti-CHP işbirliğinden geçtiği de görülüyor. (Tabii diğer bir aktör de Kürt siyasi hareketi.)
Kılıçdaroğlu’nun parti içindeki ve dışındaki statükoyu aşabilmesi, onların karşısında dik durabilmesi, Türkiye toplumunun ‘statüko’yla olan hesaplaşması, yenilik özlemleri açısından önemli. Kılıçdaroğlu’nun ‘duruş’u, çözüm iklimini etkileyebilecek bir anlam taşıyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.