23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara16°C
  • İzmir13°C
  • Berlin3°C

KENDİNİ EGEMEN HİSSETMEK

Nabi Yağcı

27 Ekim 2010 Çarşamba 12:32

Hele de solcuysanız, düzenin muhalifiyseniz kendinizi apriori olarak ezilenden, mağdurdan yana yanlışsız tutum alan olarak görürsünüz. Yanlışlarımız olsa bile “iyi niyetimizden” kimse zinhar şüphe etmemelidir, zira bizler solcuyuz, demokratız, liberaliz, hümanistiz, mütedeyyin insanlarız vs.

Yaptıklarımız, söylediklerimiz kimliğimizin değil, kimliğimiz yapıp etmelerimizin güvencesidir! Değil mi ki solculuğunu ilân etmişsin, pekâlâ “ulusalcı” da olabilirsin, kimsenin seni “milliyetçi” olarak eleştirmeye hakkı yoktur!..

Egemen topluluğun ya da egemen ulusun bir mensubu oluşumuz ise bir marangoz hatası ya da bir doğum kazasıdır o kadar; mağdurların mağduriyeti konusunda solcu, demokrat, hümanist, liberal, mütedeyyin olan bizlerin hiçbir kusuru veya vebali yoktur, kurulu düzenin suçudur bu, bizimle bir ilgisi olamaz! Bizler yaptıklarımız nedeniyle değil en fazla yapamadıklarımızdan sorumluyuzdur. Örneğin, neden, devrim yapmayı becerip de mağdur ve mazlumları, ezilen ve sömürülenleri kurtaramadık gibisinden!

Diyarbakır izlenimlerimden, üstünde sonra düşünmek üzere heybeme attıklarım var demiştim. KCK davasını Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde sakince izleyen halkın içinde dolanırken Türkçe bir şey söylesem sanki havadaki sihri bozarmışım gibi geldi bana diye yazmıştım. Neden öyle hissettiğim üstüne bugün düşündüğümde bu duygunun açık söyleyeyim, aslında bir utanç duygusu olduğunu fark ediyorum şimdi.

Dilimden utanmışım aslında...

İnsan dilinden utanır mı, neden utansın? Dil, üstüne giydiğin bir elbise değil ki utanasınız. Üstelik elbisenizden de utanmak gerekmez. Anadiliniz, üzerinizdeki deri gibidir, doğuşunuzdan olan siyah, sarı, beyaz deri. Derisinden utanır mı insan?

Evet, utanır, utanacağı durumlar vardır. Eğer ben, siyah köleler içinde dolaşan bir beyaz derili olsaydım, kişi olarak hiçbir siyahı kamçılamış olmasam da derimin renginden dolayı utanırdım. Onların bana bakışı altında ezilirdim, bir beyaz derili olarak beyaz derili atalarımın onlara yaptıklarından dolayı utanç duyardım.

Caz müziğini severim, dinlerken gözümün önüne hep pamuk plantasyonlarında yarı çıplak çalışan, beyazın “zenci” diye adlandırdığı siyah derili insanların, yaşam acısını katlanılabilir kılan şarkıya dönüşmüş feryatları gelir. Referans gazetesinde yazarken bir yazımda, yanlışlığını bildiğim halde dil alışkanlığıyla “zenci” demiştim de bir okurumun beni çok kibarca uyaran e-mailini almış, hatamdan çok utanmıştım. Sonraki yazımda yanlışımdan dolayı özür dilemiştim.

Tıpkı bu örnekte olduğu gibi kullandığınız sözcükler nedeniyle utanacağımız durumlar pek çoktur fakat o sözcüklerin kaynağı olan dilden utanacağım aklıma hiç gelmezdi, bir hafta öncesine dek...

Diyarbakır’a, Güneydoğu’ya ilk kez gidiyor değildim, yıllardır çok Kürt arkadaşım, dostum, yoldaşım vardı ama bu duyguyu hiç duymamıştım. Sanırım bunun nedeni KCK davasının yaratmış olduğu oradaki çok özel atmosfer oldu.

Anadilim Türkçeyi bir kültür dili olarak kullanıp onu bilimde, edebiyatta, sanatta, felsefede geliştirmek, severek oya gibi işlemek yerine, başka halkları ezip sindirmek, asimile etmek için, namluya sürülmüş bir mermi gibi siyasetin silahı olarak kullanılmış olmasından dolayıdır utancım. Üstelik bu kültür emperyalizminin tarihî serüvenini de biliyorum artık.

Komünist olduğumdan beri etnik kökenim beni hiç ilgilendirmemişti, Türk müyüm, Çerkes mi hiç aldırmamıştım. Yine de aldırdığım yok, ben insanım. Fakat ilk kez müthiş sarsılarak, Hrant Dink’in haince katledildiği o gün, onun kaldırımda yatan, ayakkabısının tabanı delik cansız bedenini gördüğüm o gün ilk kez “Türklüğümü” fark etmiş ve bundan utanmıştım; “Türklüğümden utanıyorum” diye yazmıştım. Bu duygum, yerli yersiz kullandığımız “insanlığımdan utanıyorum” der gibi bir öfke ifadesi değildi, yoksa öyle de diyebilirdim ve çok doğru da olurdu. Öfkeliydim de ama gerçek bir utanç duygusunun, bir ezilmişlik hissinin ifadesiydi bu dediğim, öfkenin değil.

Çünkü solcu da olsam, demokrat, hümanist de olsam egemen ve ezen bir ulusun bir ferdi olduğumu ilk kez o gün iliklerime kadar duymuştum. Kendimin “milli uyanışı” idi bu. Milliyetime uyanmış ama gurur duymamıştım. Hrant için, Ermeni soykırımı için o gün duyduğum utancı şimdi de Türkçe dilim nedeniyle Kürtler karşısında duydum. Yalnızca dilden dolayı değil elbette ama dil tarihin taşıyıcısıdır.

Bırakalım anadilde eğitim, anadil öğrenim hakkını tartışmayı; bırakalım anadilleri Kürtçe olan tutukluların, “Siz Türkçe biliyorsunuz, öyleyse Türkçe konuşmak zorundasınız” gerekçesiyle adil yargılanma haklarının ihlâlini, farkında mıyız ki, bu insanları Türkçe bildikleri için cezalandırmaktayız...

Hem de çifte ceza anlamı taşıyor bu durum. Hem anadilleri yıllar boyu yasaklanarak, Türkçe öğrenmeye zorlanarak yani dilleri asimile edilerek cezalandırıldılar, şimdi de Türkçe bilenleri Türkçe bildikleri için Kürtçe savunma hakları ellerinden alınarak cezalandırılıyorlar.

Adalet mi bu?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.