KCK’DE NÖBET DEĞİŞİMİ ÜZERİNE
Günay Aslan
13 Temmuz 2013 Cumartesi 08:37
30 Haziran- 5 Temmuz tarihleri arasında yapılan Kongra-Gel 9’uncu Genel Kurulu’nun yankıları sürüyor.
Kurulun basına duyurulduğu ilk gün hükümet ve yakın çevresinde yarattığı kaygı ve tedirginlik, yerini şimdi temkinli bir bekleyişe bırakmış olsa da, tartışmalar devam ediyor.
Çözüm sürecinin gidişatına bağlı olarak uzunca bir süre devam edeceğe de benziyor.
Kongra-Gel, kurulduğu 2003 yılından bu yana tam dokuz Olağan Genel Kurul toplantısı; iki de “genişletilmiş konsey toplantısı” yaptı ama, hiçbiri son Genel Kurul kadar heyecan yaratmadı. Şimdiye kadar hiçbir Genel Kurul bu denli yaygın ve yoğun tartışılmadı.
Kuşkusuz bunun en önemli nedeni; Kürt ve Kürdistan meselesinin odağında yer aldığı Ortadoğu’nun içinden geçmekte olduğu çalkantılı süreçtir.
Bölgenin bu çalkantılı geçiş sürecinde Kürtlerin yaşadığı tarihi yükseliş ve elde ettikleri “kilit” önemdir.
Bunu görmeden; bölgede yeniden kurulmakta olan dengelerde Kürtlerin oynadıkları “kilit rol” görülmeden Kongra-Gel kongresine içeride ve dışarıda gösterilen ilgiyi anlamak mümkün değildir.
Öte yandan Kongra-Gel Genel Kurulu’nu tüzüğü gereği düzenli olarak yapsa da, her kurula “örgütsel, siyasal ve eylemsel hamle” amacıyla gittiği bilinmektedir.
Bu gelenek PKK’nin kuruluşundan bu yana devam etmektedir. PKK için “örgütsel, siyasal ve eylemsel hamle”de sürece etkili bir karşılık vermek; dönemi başarılı bir şekilde sonuca götürmek demektir. Ayrıca elbette PKK’nin kuruluşundan bu yana yapılan bütün kongrelerden çıkan sonuçları PKK Lideri Öcalan’ın perspektiflerinden bağımsız ele almak da mümkün değildir.
Her kongre dönemin ideolojik kavrayışı, politikası ve eylemsel pratiği açısından PKK Lideri’nin ortaya koyduğu perspektifler temelinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla KCK’nin aldığı kararların ve sistemde yapılan değişimlerin Öcalan’ın perspektifleri doğrultusunda gerçekleştiğini görmek gerekmektedir.
Öcalan’ın son kongre perspektifleriyse tahmin edileceği gibi “demokratik çözüm” süreciyle bire bir ilintilidir. PKK Lideri İmralı’da başlayan sürecin bir sonucu olarak Kongra-Gel kongresi üzerinden KCK sisteminde “yeniden yapılanma” önermiştir. Aslında bunun hazırlıklarına da sürecin start almasıyla birlikte geçilmiştir. Öcalan ve KCK sözcüleri belli dönemlerde bunun işaretlerini vermişlerdir.
“Yeniden yapılanmanın” amacı siyasal zemini güçlendirmek; KCK’yi legalize etmek ve Öcalan’ı özgürleştirmektir. Çözüm süreci Öcalan üzerinden yürüdüğüne göre onun KCK Genel Başkanlığı’na getirilmesiyle birlikte süreç derinleşecek; Kürt siyasetinin Türkiye’deki konumu değişecek, daha da güçlenecektir. Bunun dışında başka türlü bir “siyasal çözümden” söz etmek de zaten mümkün değildir.
Kongre bütün çıplaklığıyla bunun mesajını vermiştir. Kongre ayrıca Kürdistan’ın dört parçası ve diaspora Kürtleri için de köklü değişim ve dönüşüm perspektifleri vermiş ve yeni örgütlenme modelleri geliştirmiştir. Bunların hepsi de hem çözüm süreci hem de bölgesel gelişmelerle yakından ilgilidir.
Kandil izlenimlerinde yazmıştım; KCK çözüm sürecine stratejik yaklaşıyor. Sorunları olsa da, inişler çıkışlar yaşansa da içine girilen sürecin olumlu sonuçlanacağına inanıyor. Her şeyden önce de kendine güveniyor. Çatışma ortamının yeniden başlaması ihtimaline karşı önlemlerini alıyor ama, siyasal çözümün zamanı geldiğinden hareketle esas olarak çözüme hazırlanıyor. Her aşamada bunu zorluyor ve buna uygun adımlar atıyor. Kongre’nin almış olduğu 10 maddeden oluşan “Siyasi Tutum Belgesi” bunu gösteriyor.
Kararlarının “siyasi çözüm süreciyle” uyumlu olduğu görülüyor. Süreci destekleyen ve devam ettirilmesinden yana irade sergileyen Genel Kurul’un ardından sürecin ivme kazanacağını görmek gerekiyor. Kongre iradesinin bazılarının iddia ettiği gibi “yeni bir çatışma ortamı yaratmak ve süreci sabote etmek” amacıyla değil, tam tersine süreci ilerletmek amacıyla tecelli ettiği anlaşılıyor. Alınan kararları ve yapılan değişimleri böyle okumak gerekiyor.
Cemil Bayık’ın KCK Eşbaşkanlığına, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın da Genel Başkanlık Konseyi’ne seçilmesi ve Karayılan’ın ayrıca Savunma Komitesi’nin başına getirilmesi sürece dair yol haritasına bakıldığında “sürpriz” görünmüyor. Belki Bayık için bir parça “sürpriz” özelliği taşıdığı söylenebilir.
Şöyle ki; Karayılan 9 yıldır bu görevi sürdürüyordu. KCK tüzüğü gereği iki dönem (8 yıl) görev yapacaktı; yaptı ve 8 yılın ardından görevi bırakacağını açıkladı. Fakat Öcalan’ın ve Konra-Gel delegasyonunun önerisiyle görev süresi bir sonraki kongreye kadar uzatıldı. Karayılan bunu kabul etmek durumunda kaldı.
Şimdi zamanı geldi ve nöbeti devretti. Cemil Bayık açısından ise nöbet değişimi bir parça “sürpriz” niteliği taşıyor. Çünkü Bayık, Kürt hareketi içerisinde Öcalan’dan sonra gelen isim olsa da öne çıkmak isteyen bir siyasetçi değildi. Başta Karayılan olmak üzere yoldaşlarının bu konudaki öneri ve ısrarlarına rağmen bu tavrını sürdürmekteydi. Bayık’ın bu görevi kabul etmesi de Öcalan’ın etkisiyledir. Bu da süreçle doğrudan ilintilidir.
Zira, sürecin temel hedeflerinden biri de Kürtlerin ulusal kimlikleriyle örgütlenme ve özgürce siyaset yapma haklarının yasal-anayasal güvenceye kavuşturulmasıdır. KCK bu amaçla kongre üzerinden güçlü bir “siyasal hamle” yapmıştır...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.