‘KCK’
Ufuk Uras
01 Ocak 2013 Salı 08:25
Geçen yılın son haftasında, Çağlayan’da “KCK” davasındaydım. Aynı gün Oda-TV’nin de tahliye ile sonuçlanan davası vardı.
Oda TV gibi hakkımızda onlarca tezvirat yapıp, tek bir tekzibimizi bile yayınlamayıp, başkalarının hak ve hukukuna özen göstermeyenlerin de hakkını, hukukunu savunuyoruz yine de.
Bu ekolden Ruhat Mengü, bizleri hedef gösteren bir yazısında, “Milliyetçilik mi insanı aptallaştırıyor, aptallar mı milliyetçi oluyor,” diyen kişi diye beni takdim etmiş, Sakarya’da ölümle sonuçlanan, BDP’lilere yönelik linç girişimi için söylendiğini sansürleyerek tabii; bakalım kana ne zaman doyacaklar. İttihat Terakki geleneği, kırımları, cinayetleri, nefret söylemini ifade özgürlüğünün bir parçası sanıyor hâlâ.
O gün adları lazım değil, başta CHP’li vekiller olmak üzere, anlı şanlı gazetecilerimiz Oda-TV’le dayanışmaya gelmişlerdi, ama hemen karşılarındaki “KCK” davasıyla, aralarından bir kişinin bile lütfedip ilgilenmemesi, belki de her şeyi özetliyor.
Bir yıldan beri ilk defa hakim önüne çıkan BDP yöneticileri, silahlı örgütün önder kadrosu iddiasıyla yargılanırken, halk dava salonunun yakınına bile yaklaştırılmıyordu.
2007’de solun ortak adaylığı ve Bin Umut adaylığı sürecinde birlikte siyaset yaptığımız ne kadar arkadaş varsa, hepsi tutuklu bulunuyor.
Son genel seçimde Kocaeli milletvekili adayı olan Emrullah Bingöl’ün kampanyasına katılmış, Gebze’den, Dilovası’na, Kocaeli’nin mahallelerinden, kitap fuarına sokak sokak birlikte çalışmıştık sevgili arkadaşımla.
Birgün Emrullah’ın kampanyasına giderken, yolda bir sol partinin genel başkanıyla karşılaşmıştım, o günkü mahalle çalışmasına katılmaya onu da davet ettim, ama “seçimi boykot ettiklerinden” bahsedip, bir dizi iri ve radikal laf etti, “Olsun, yine de gel, izle, sınıf hareketiyle mazlumların mücadele damarının nasıl buluştuğunun tanığı ol, sonra yine bildiğin gibi davran,” dedim, ama nafile, kof bir radikalizmin Kürt hareketine nasıl kolaylıkla sırt çevirebildiğini hüzünle izledim.
Sorsanız başka kıtalarda ne mücadeleler yapıldığını size saatlerce anlatırlar, ama burunların dibindeki feryada ve kıyasıya kavgaya nedense kibirle yaklaşır bu eski yol arkadaşlarımız.
Çağlayan’da davayı üstlenen avukatlara beni tanık olarak göstermelerini rica ettim, çünkü meşru siyasetin alanını genişletmek için birlikte mücadele eden arkadaşlarımı, yasadışı faaliyet iddiasıyla yargılamakta hayata ve yaşadıklarımıza uymayan bir yan var.
Yardım yataklıksa, bizim siyasi kampanyamıza yardım yataklık ettiler, ben de onlarınkine aynı şekilde; ama bunlar zaten bahane diyorsanız, bir halkı, sahte dostları yalnız bırakılsalar da, milyonları mahkeme salonlarına sığdırmanız, Kürt sorununu mahkemede çözebilmeniz mümkün müdür, ey gafiller, sorarım size.
Bu dava öncesi de, yine Kürt öğrencilerinin tutuklu oldukları, İstanbul Üniversitesi’nin tuvaletinde patlayan bir patlayıcının davasına katıldım.
Üniversitenin girişi elektronik cihazlarla sıkı bir kontrol altına alındığı halde, herhangi bir tanığın olmadığı bu uydurma dava da ibretlikti.
Bildiğimiz, tanıdık provokasyonların tipik bir tekrarı ile bu genç öğrencilerin okullarından alıkoyulmaları kabul edilebilir gibi değil.
Siyasalın öğrencisi olup, başka fakültelere girişin yasaklı olduğu İstanbul Üniversitesi’nde, her nasılsa Meslek Yüksek Okulu’ndaki bir kavganın mağduru olduklarını söyleyen ülkücü/faşist grup, (faşizm, bir ülkü olabilir mi?) şikayetçi oldukları Kürt gençlerin avukatlarına, arkadaşlarına ve ailelere saldırdılar, ama ne tek bir gözaltı, ne hakimin herhangi bir müdahalesi oldu; orada danışıklı bir döğüşe ibretle tanık olduk.
Kürt öğrenciler kendi dillerinde savunmalarını yaparken, TRT-Şeş’in dili, bilinmeyen bir dil olarak zabta geçti, tercüman talepleri kulak arkası edildi, tabii söylememe bile gerek yok, tutukluluk hallerinin devamına diye dava başka bir bahara ertelendi.
Bu yazıdan nasıl bir yeni yıl temennisi çıkar bilemiyorum; bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete durumu Çağlayan Adliyesi’nde açıkca görülüyor, yeni yılda bu oyunu bozmak da hepimizin boynunun borcu olsun.
Mazlumların, mağdurların talebi belli; şairin dediği gibi, “Kör olasın demiyorum, kör olma da gör beni.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.