KAZA GELİYORUM DİYOR…
Ali Bayramoğlu
19 Haziran 2013 Çarşamba 08:38
Saflaşma kesif seyrediyor.
Saflaşma siyasi iktidardan, muhalefetten gelen meydan okumalarla, AP'den BM'ye kadar uzanan rüzgarlarla, polisin ölçüsüz görünürlülüğü ve tedbirleriyle, meydanlardaki gençlerle, kemalist grupların isyan ile siyasallaşma arasında gidip gelen ruh halleriyle artıyor...
Tehlike, meselenin kimin haklı kimin haksız olduğunun ötesine doğru ilerlemesidir.
Yangın ortada.
Kutuplaşma öyle sert ki, her eğilim, her kesim tek faktörle açıklıyor, yangına tek açıdan bakıyor, tek açıdan müdahale etmek istiyor. Bu da yangını biraz daha azdırıyor. Zira yangının birçok nedeni, birbirini etkileyen pek çok farklı odası var.
Siyasi iktidarın 'ataerkil dil'i, 'darlaştırıcı kamu alanı politikaları' bu yangında ciddi bir neden. Olaylardaki polis şiddeti, bu şiddet üzerinden doğan otoriter tedbir ve iklim önemli bir başka katman.
Bunlara yönelik politik sonuçlar içeren 'toplumsal tepkiler' bir diğer katmanı oluşturuyor.
Ancak bu tepkilerin ötesinde de bir katman var. Bir siyasi boyut, bir 'iktidar mücadelesi', fırsattan istifade iktidarı alaşağı etme hamleleri var.
Kazan her yönüyle kaynıyor.
Yeni bir sosyolojik doku ve bunun hareketliliği yanında, eski sosyolojik yapının her unsuruyla ajite olduğu, karşı karşıya geldiği, kutuplaştığı bir halden söz ediyoruz.
Her gelişme, her iktidar ya da muhalefet açıklaması, her toplantı, her gözaltı, Batı'dan gelen her uyarı, bunlardan esinlenen ya da bunlara tepki veren her manşet, bu kazanı daha çok kabartıyor.
Zaman bu gerilim üzerine düşünme ve bu gerilimi düşürme zamanıdır.
Bu açıdan herkesin büyük küçük payına düşenler var…
Gerilimin düşmesi sorunların ve taleplerin ortadan kalkması değil, doğru, meşru, sonuç bir bir mecraya yerleşmesidir.
Nitekim, yukarıdaki tablo bugün itibariyle 'siyasi alanın tahribatı'na işaret etmektedir.
'İsyankar siyallaşma'nın güç kazandığı bu durum, siyasi hayatın sokak eylemleri, polis şiddeti, asayiş tedbirleri, dışlayıcı ve meydan okuyucu siyasi söylemle kuşatıldığı bir kapıyı açar, gerilim çatışma endeksli bir dönemi başlatır.
Türkiye bu tür dönemleri sık yaşadı.
Bu dönemleri geride bırakmak için büyük çaba sarfetti.
Unutmamak gerekir, bu ülkenin son 10 yılının en büyük kazanımı siyasi alanın genişlemesidir. Bu genişleme içinde toplumsal dinamiklerin ve toplumsal sahanın önemli bir yer tutmasıdır. Siyasi dil ve imkanların her konuda, her sorunda çözücü, üretici, yönlendirici olduğunu göstermesidir.
Kürt meselesinde bile bu noktaya geldik.
Şiddetle hiçbir talebin bastırılamayacağı, şiddetle hiçbir talebin elde edilemeyeceği, ancak diyalog ve siyaset üzerinden yeni sentezlerle yol alınacağını yaşayarak tecrübe ettik.
Şimdi önce mesele bu kazanımı korumanın zamandır.
Bunlara gelecek zarar ekonomi, istikrarı, refahı, demokratik düzeni, hak ve özgürlükleriyle tüm ülkeye, her kişiye gelecek zarardır.
Şüphe yok, ilk sorumluluk siyasi iktidarındır.
AK Parti'nin 2010'ların Türkiye'sini, katılım fikrini dışlayan, mikro alandaki siyasi talep ve farklılıkları törpüleyen, kamu alanını bir yönüyle daraltan merkeziyetçi ataerkil bir politik anlayışla yönetmenin artık imkansız olduğunu görmesi gerekir.
İktidar bunda ısrar ettiği takdirde, bedel ve sonuç, belki kendisine rağmen otoriterleşme, siyasi alan daralması olacaktır. Bununla ilgili pekçok sinyal gelmekte ve uyarı yapılmaktadır. Tüm dünyaya meydan okuyarak, kulak tıkayarak, sadece milli irade diyerek demokrasi pistinde yürümek bugüne kadar hiç mümkün olmadı, bundan sonra da olamaz.
Diğer siyasi partilerin sorumluluğu da az değildir.
CHP son krizde 'utanç verici popülist bir yol' izledi, kaostan nemalanmaya kalktı, siyasi iktidarı gayri meşru ilan ederek isyankar sokak siyasetine el verdi.
Ve diğer aktörler…
Olayları sadece tek cepheden yaşayan, tek cepheden anlamdıranlar, toplumsal boyut ve talepleri görmeyen muhafazakarlar, siyasi boyutu ve iktidar kavgasını önemsemeyen liberal sağ ve sol kesim…
Sorumlulukta da, normalleşme için de herkesin payına düşen var…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.