22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

KAVGA VE ÖLÜM

Ahmet Altan-

11 Mayıs 2012 Cuma 08:00

Siz o İrlandalıların hikâyesini bilirsiniz, değil mi?

Hani iki İrlandalı barda acayip bir kavgaya tutuşmuşlar, birbirlerinin ağızlarını burunlarını kırıyorlar.

Üçüncü bir İrlandalı yanlarına yaklaşmış.

Durup yeni gelene bakmışlar.

“Affedersiniz”
demiş adam kibarca, “özel değilse karışabilir miyim?”

Biz de İrlandalılara benzeriz, kavgayı dövüşü severiz.

Kavgaya benim şahsen hiç itirazım yok.

Bir küçük itirazım olabilirse o da kavganın konularına olabilir.

Geçen gün manavda gördüğüm o kocaman ve kıpkırmızı armutlar gibi rengiyle ve biçimiyle epeyce tuhaf durmaya başlayan AKP’nin fazlasıyla abartılı iktidarı şişkinleştikçe, insanlarımızın karıştığı kavgalar da biraz şaşırtıcı olmaya başladı.

Başbakan’ın “dilim sürçtü” diye geri döndüğü demeçlerini bile, Erdoğan’ın açıklamasından haberdar olamadan Başbakan adına savunarak kavgaya girişen insanlar çıkıyor.

Üstelik bunlar düzgün ve dürüst insanlar.

Bugüne dek hayattaki duruşları öyle en azından.

İktidarın çekiciliği onları da şaşırtıyor.

Bu şaşırma hali, önümüzde uğruna kavga edilecek onca facia varken bunları görmezden gelip bütün güçlerini Başbakan’ı ve AKP’yi savunmaya harcayan birçok insanda görülüyor.

Daha da şaşırtıcı olanı, bu insanların çoğunluğu “dindar” insanlar, kendilerini dindar insanlar olarak tanıtmışlar topluma.

Ama “iktidarı” savunabilmek için dinin “ahlak ve dürüstlük” emirlerinden çıkıyorlar.

Doğrusu ya AKP’nin tabanının, hem iktidarlarının hem de taraftarlarının bu savruluşlarını nasıl karşılayacağını, ne kadar daha sessizce bu zilleti taşımaya devam edeceklerini merak ediyorum.

Şu Uludere katliamına bakın.

34 insanın bombalarla parçalanmasının üzerinden dört aydan fazla geçti.

Sorumlular hâlâ belli değil.

İktidar sorumluları saklıyor.

Ve, her gün biraz daha fazla suç ortağı durumuna düşüyor.

Bir gün bu facia yargıya gittiğinde, ki bir gün hukukun buna el atacağına eminim, o zaman bu suç ortaklarının bir bölümü de sanık sandalyesine oturacaklar.

Böyle bir katliamı gerçekleştirenleri ortaya çıkarmayan bir hükümet önce sorumlu, sonra sanık olur.

Uludere’yle ilgili birçok general de yargılanacaktır eminim.

Bu katliamın, “33 kurşun” olayının sorumlusu General Muğlalı’nın yaptıklarından pek farkı yok.

Kaçakçıların sınırdan çıkışından itibaren dört saat onları izleyip, sonra bölgedeki birliklere “ne oluyor” diye sormadan arka arkaya “sortilerle” o köylüleri parçalayanlar bunun hesabını “mahkeme-i kübra”dan önce mutlaka bu dünyada verecekler.

Genelkurmay, bu katliamla ilgili bilgileri ve belgeleri hâlâ savcılığa göndermiyor.

Bu konuda, aynı geçmiş zamandaki Genelkurmay gibi yargılanmayacağına emin bir fütursuzlukla davranıyor.

34 “Kürt köylüsünü” öldürmenin normal karşılanması gerektiğini düşünüyor.

Ve, kavgaya bunca meraklı insanımız Uludere kavgasına girmekten özenle kaçınıyor.

Nedense bugünkü iktidarı karşılarına alacakları bir kavga, onların kavga isteğini törpülüyor.

Uludere’nin sorumluları hukukla yüzleşecekler, bu katliam karşısında sessiz duranların hukukla bir hesabı olmayacak, onlar kendi ahlaklarıyla, iktidarın yandaşı olmanın çarpıcı etkisiyle zedelenen vicdanlarından geriye ne kaldıysa onunla ve “din” konusunda attıkları nutuklarıyla hesaplaşacaklar.

Bir daha ağızlarını açıp da “dinden, ahlaktan” bahsettiklerinde, onlara “dilsiz şeytan” hakkında ne düşündüklerini soracak birileri çıkacak.

Bu soruyla karşılaşacak olanlara, “televizyon dizilerinde ahlak” arayıp da Uludere konusunda susan başbakan yardımcıları da dâhil olacak.

Dindar insanlar benden daha iyi bilirler ama ben “dindarlıkla” dürüstlüğün, ahlakın, insana sahip çıkmanın arasındaki mesafenin bu kadar açılmasının “dindar bir partinin” iktidarına rastlamasının, “dindar muhafazakârlar” açısından çok da övünülebilecek bir durum olduğunu sanmıyorum.

İnsanları öldürdüler.

Bombalarla parçaladılar.

Bunu bile bile, o insanları dört saat boyunca Heronlarla izledikten sonra yaptılar.

Ve, susuyorlar.

Ve, Başbakan adına kavgaya girmeye teşne onca “kavgacı” da susuyor.

Bizim Başbakan’la kavgamız özel bir mesele değil, buyurun karışın.

Ama bir nebze saygıdeğer olmak, bir nebze dürüst olmak, bir nebze ahlaklı olmak
istiyorsanız şu Uludere kavgasına da karışın.

Başbakanınız şikeye arka çıkınca susuyorsunuz, başbakanınız köylüleri öldürenlere destek olunca susuyorsunuz.

Açın da o öldürülen insanların paramparça bedenlerinin battaniyelere sarılıp katırlarla taşındığını gösteren resimlere bir bakın.

Din adına bakın, ahlak adına bakın, dürüstlük adına bakın, insanlık adına bakın, vicdan adına bakın.

Sonra da gördüğünüz gerçek karşısında çıkardığınız sesi dinleyin.

O ses, ne kadar dininiz, ne kadar ahlakınız, ne kadar dürüstlüğünüz, ne kadar insanlığınız, ne kadar vicdanınız olduğunu gösterecektir size.

Hiç sesiniz çıkmıyorsa ne olduğunuza siz karar verin.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.