KASIMİYE MEDRESESİ, EFSANESİNİ BU DEFA NASIL TEKRARLAYACAK?
Fatma Barbarosoğlu
27 Eylül 2010 Pazartesi 16:23
Cemil İpekçi'nin Mardin Kasımiye Medresesi'nde yapacağı defile, günlerdir medyamızın "mühim" haberlerinden.
"Büyük ilgi görmesi beklenen" Cemil İpekçi defilesi şeklinde servis ediliyor.
Anahtar cümle "büyük ilgi görmesi beklenen."
Şimdi biraz dikkat buyurun lütfen.
Bu defile, tarihi zenginliği ile ünlü Mardin'in, üzerinde tartışılmayacak bir mekanında tasarlanmış olsaydı ...
Haber değeri taşır mıydı?
Hayır.
"Tasarım"larıyla ilgi çekemeyen Cemil İpekçi ne vakittir kimliği üzerinden ilgi çekmeye çalışıyor.
Olmazları bir araya getirerek "tasarım" gücünü ortaya koymaya çalışıyor.
Bay Bekir ile evleniyor hemen ardından muhafazakâr kimliğine dair röportajlar veriyor. Büyüklerinin yanında bacak bacak üstüne atmamasından kendisine "muhafazakâr kimlik" kuruyor. Ardından başörtülülerin hakkını savunuyor diye, muhafazakârlar Cemil İpekçi'nin şahsında tescillenmiş olan nevzuhur muhafazakâr kimliği ikiyüzlü bir eda içinde kabul ediyor.
Burada bir sorun yok mu?
Hal böyle olunca kimliğini olmazları bir araya getirerek inşa etmeye devam ediyor İpekçi.
Bir tarafta Bektaşi dedelerini yarı yolda bırakacak, bir örneğini belki artık sadece Tahsin Yücel'in "Bıyık Söylencesi" adlı romanında okuyacağımız bıyıkları; diğer tarafta, kadınsılığın şallarla, takılarla jest ve mimiklerle ifade ediliş tarzı.
Hazırladığı defilenin ses getirmesi için bütün sesleri bir araya toplama gayreti ile karşı karşıyayız yine.
Sözüm ona değil zaten.
Sözüm, daha önce Kasımiye Medresesi'nde Devlet Opera ve Balesi'nin verdiği konser sırasında medresede neler yaşandığını hafıza kayıtlarında bulundurmayan Vali Bey'e.
Medyada fazla yer almadı. 2003 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam. Konsere katılan sanatçıların ışıkların patlama anını anlatışları hâlâ gözümün önündedir.
Birkaç yıl sonra tekrarlanmak istendi konser. Bu defa görenlerin şahitliği ile bulutlar kül renkli kostümleri ile yerlere kadar indi. Konser bitti Mardin tekrar günlük güneşlik oldu.
25 Eylül'de (yani yarın) yapılacağı ilan edilen defileye Mardin'in STK'ları, medresenin on metre ilersinde yer alan mescit nedeniyle karşı çıkıyor.
Mardin Müftüsü, yukarı tükürsem sakal aşağı tükürsem bıyık "tedbiri" içinde "Camilerde defile yapılmasına izin veremeyiz" diyebiliyor ancak: "Orası Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı bir tarihi mekândır. Bu nedenle bize ait olmayan bir yer ile ilgili bilgi vermek istemiyorum."
Müftü Bey "kendilerine ait olmayan yer" ile ilgili açıklamada bulunmuyor.
Lakin Süryani, Mardin-Diyarbakır Metropoliti Saliba Özmen dik ve vakur bir edada din adamı olarak söylüyor söyleyeceğini ve "Medresede defile olmamalıydı" diyor:
"Olmaması gerekiyordu. Eğer sahipleri müsaade ediyorsa benim için bir mahzuru yoktur. Ama bir insan dini mekânlara ne kadar saygı gösterirse o kadar iyidir. Sahipleri izin veriyorsa bir sorun yok demektir. Bizim manastırlarımızda olsaydı izin vermezdik."
Lütfen dikkat buyurun. "Bir insan dini mekânlara ne kadar saygı gösterirse o kadar iyidir" diyor Metropolit Saliba Özmen.
Dürüst olmayı göze alanlar için iki sorum var. Evet maalesef ülkemizde dürüst olmak giderek göze alınacak bir cesaret haline geliyor.
SORU 1: Bir zamanlar Atatürk "ORADA", dans etmişti diyerek "tesettür defilesi" yapılamaz polemikleriyle; mekâna, seküler kutsiyet atfedenleri hatırlıyor musunuz? (Bu soru seküler zihniyete sahip olanlar için.)
SORU 2: Yarın yapılacak defile Cemil İpekçi tarafından değil de mesela "tesettür giyim" firmalarından biri tarafından yapılacak olsa idi "mekânın ruhu" konusunda yine bu kadar hassasiyet gösterilir miydi? (Bu soruyu da dindarlar cevaplasın lütfen.)
Yani...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.