23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara17°C
  • İzmir10°C
  • Berlin4°C

KASET VESAYETİ

Ahmet Altan-

22 Mayıs 2011 Pazar 11:57

Herhalde 2011 seçimleri tarihimizin en aşağılık komplolarının yer aldığı seçim olarak geçecek tarihe.

Önce Deniz Baykal bir kasetle CHP’nin liderliğinden devrildi.

Ardından MHP’nin yöneticilerine ait kasetler döküldü ortaya.

MHP’nin tepe yönetimi seçime üç hafta kala biçildi.

Onun da ötesinde, muhafazakarların nezdinde MHP’nin prestijine büyük bir darbe vuruldu.

Bütün bunlar belli ki büyük bir planın parçaları olarak gerçekleşiyor.

Bu kasetleri çekenlerin öyle sıradan “amatörler” olmadığı açıkça ortada.

Düşünsenize, MHP yöneticilerini tek tek izliyorlar, hepsinin ilişkilerini saptıyorlar, evlere giriyorlar, salonlara, odalara kameralar yerleştiriyorlar.

Bunlar, öyle sıradan insanların becerebileceği işler değil.

Ancak özel yetiştirilmiş örgütlü profesyoneller yapabilir bunları.

CHP’nin liderini, MHP’nin bütün yöneticilerini ve şu anda bilmediğimiz birçok insanı izleyip, evlerine, salonlarına, odalarına kameralar yerleştirip kayıtlar yapabilecek çapta büyük bir örgütün bu ülkenin hiçbir istihbarat birimi tarafından “saptanamaması”, izlerinin bulunamaması, bu devlete olan ya da olmayan güveni daha da zedeleyecektir.

Bir devlet, ülkenin siyasetine böyle “bel altından” vuracak, ülke siyasetini kasetlerle “biçimlendirecek” bir gücün varlığına izin vermez.

MHP’nin bundan sonra yaşayacağı siyasi sonuçlara “halk” karar vermeyecek.

MHP’nin geleceğini “bir gizli örgüt” belirleyecek.

Benim gibi birçok insan MHP’nin düşüncelerine, ideolojisine, politikasına karşıdır, seçimlerde ciddi bir yenilgi almasını da ister ama buna halkın karar vermesini, bu partinin ideolojisini halkın “sandıkta” değerlendirmesini savunmak da bu ülkedeki herkesin görevidir.

Çünkü şimdi “kaset vesayeti” diyebileceğimiz yeni bir durumla karşı karşıyayız.

Devletin böylesine yetersiz kaldığı bir ülkede isteyen herkes siyaseti etkiler, seçim sonuçlarına müdahale edebilir.

Fikirler, projeler, tartışmalar bir yana atılır, bütün siyaset oyunu, siyasetçilerin insani zaafları üzerinden oynanır.

İnsanların özel hayatlarını gizlice izlemek, bu hayatlarda bulduklarını “siyasette” kullanmak, bana sorarsanız, en büyük ahlaksızlıktır.

Ben, politikacıların “ahlak ve dürüstlük” adına bu rezilliği lanetlemesini, siyaseti aşağılık saldırılara karşı korumasını beklerdim.

Bunu yapmadılar.

Siyaseti, “kaset vesayetine” karşı savunmadılar.

Bundan sonra siyaset artık hep yaralı ve korkak kalacak, politika şantajın korkunç baskısı altında varlığını sürdürecek.

Siyasete, siyaset dışı güçler müdahale edebilecek.

Peki, bu güçler neden seçimlere yaklaşırken

MHP’yi böyle perişan ettiler?

Amaç ne?

Bu konuda iki tez var.

Bir tez, ülkücüleri sokaklara taşırmak isteyenlerin, bunu önleyen Devlet Bahçeli’yi aradan çıkarmaya uğraştığını söylüyor.

Böylece, bütün ülkenin sokakları kanlı bir karmaşaya sahne olacak.

Türk Kürt çatışmaları şehir sokaklarına taşınacak.

İkinci tez ise bunun tam aksini iddia ediyor.

“Milliyetçiliği demokrasinin düşmanı olarak anlayan” bir ekibin kasetlerle tasfiye edildiğini, MHP’nin “demokratik bir milliyetçiliğe” geçeceğini söylüyor.

Bunlardan hangisi bilmiyorum, belki de bambaşka bir amaçla yapılıyordur.

Ama hangi amaçla olursa olsun, böyle aşağılık bir “araçla” gerçekleşecek hiçbir amacın “hayırlı” olabileceğine inanmam.

Bunu her kim yapıyorsa, Türkiye’nin başına bir çorap örmek için yapıyordur.

Bütün bu gelişmelerden bazılarının hoşlanacağı bir sonuç çıkabilecek olsa bile Türkiye’de siyaseti “kasetlerle, izlemelerle, kameralarla” belirleyebilecek bir “örgütün” varlığını sürdürmesi, ülkeyi de siyaseti de hep bir şantaj gölgesi altında tutar.

Güçsüzleştirir.

Ben, siyasetin güçlü olmasını, ahlakını “siyasi dürüstlükte” aramasını, şeffaflığını “siyasette” kanıtlamasını, hiçbir vesayet altına girmemesini, fikirlerle yarışmasını isteyenlerdenim.

Hangi silahla olursa olsun siyasetin yaralanmamasını isterim.

Bu seçimlerden siyaset yaralı çıkacak.

Kasetler sadece MHP’yi değil, siyaset kurumunu da vurdu, insanların ahlakını sorgulamaya kalkanlar siyasetin ahlakını lekelediler.

Bilmiyorum, bu rezilliğin kirini bu ülke nasıl temizleyecek...

Siyaset, böyle bir utancın yükünden nasıl kurtulacak.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.