KARDEŞLİKTE ZORLAMA YOKTUR!
Mücahit Bilici-
17 Ağustos 2013 Cumartesi 08:38
Geçen gün Diyarbekir’e gittiğimi duyan İstanbul’daki bir dostumun aklına “karpuz” ve “kardeşlik” birlikte düşmüş. Bu “kar”lı birlik ve beraberlik bu sıcak yaz mevsiminde zihnime serin ve tatlı bir tebessüm getirdi. Karpuz zengini Kürtlere neredeyse zorla yedirilmek istenen kardeşlik karpuzunu nasıl kesmeli diye sordum kendime. Belki de bu karpuzu kesme vakti geldi. Haydi bismillah.
Eskiden baskı döneminde bir nakarat çok tekrarlanırdı: “Türk, Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir.” Bu sloganın Kürtçe tercümesi şöyleydi: “Kürt diye bir şey yoktur. Var dersen, döverim.”
Üstelik bunu söyleyenlerin ne “Mü’minler kardeştir” ayet-i kerimesinden haberleri vardı, ne de haberleri olsa bile onu dikkate almak gibi bir kaygıları. Bu kardeşlik edebiyatının şahikasında, Kürt, Türk’ün içinde veya elinde yok olmak üzere bir salise miktarınca vücuda uğratıldıktan sonra kardeşlik içinde eritilmek üzere ayrımsızlığın nisyan perdesinin altına gönderiliyordu. “Ayrım yapan kalleştir” tehdidi (Saraybosna’yı çevreleyen dağlarda konuşlanmış) keskin nişancı gibi kamusal vücuda çıkacak Kürtlüğü vurmak üzere tetikte bekliyordu. Keskin nişancının kalleşliğiydi bu.
Hâlbuki gerçeği yansıtan söz söyle olmalıydı: “Türk, Kürt eşittir, baskı yap(ıl)an kardeştir.”
Kardeşlik edebiyatı, Türkçülerin elinden çıkıp dindarların diline girdi. Bugün artık Kürtler “yokluk”tan “kardeşlik”e terfi ediyorlar. Kardeş olarak varlar, kardeşlerinin hüküm ve koruması altında. Buna da şükür etmeliler. Tehdit ve tahakküm altında olmaktansa hüküm ve koruma altında olmak yeğdir. Fakat Kürtlerin kardeşlikten eşitliğe terfi etmesi, yani Türklerin hükmü altında olmaktan çıkması gerekir.
Amenna, “müminler kardeştir” ama “kardeşlikte de zorlama yoktur”. Başa kakarcasına bu kadar kardeşlik ısrarı fıtri olmadığı gibi, samimiyet noktasında da şüphe ile maluldür. Bu kadar zorla kardeşlik biraz ayıp olmuyor mu? Yani kardeşlik edebiyatından memnun olmayan ekser Kürtlerin rahatsızlığı hiç mi nazara alınmayacak?
“Dinde zorlama” olmadığı gibi kardeşlikte de zorlama olamaz!
Acaba dünyada kardeşler arasında sorun çıkamaz mı? Böyle bir durumda kardeşliğin kendisinin çözüm noktasında ne hükmü olabilir? Yani eşitsizliğe dayalı bir kardeşlikte eşitsizliği ortadan kaldırmak için kardeşliği artırma çağrısı yapmak eşitsizlikle yüzleşmemek demek değil midir?
Güçlü olanın kardeşlik çağrısı “kontrat imzalamaya gerek yok, bana güven yeter” demesi gibidir, iyi niyetli olsa bile şüpheli bir çağrıdır.
Maalesef iyi niyetle de olsa çokça yapılan kardeşlik ısrarı Kürtleri eşitlik dilencisi eden bir mütehakkim söyleme dönüşmüştür. Gelin, sadece kısa bir süre için kardeş olmamayı ama eşit olabilmeyi deneyelim. İnanın, olması gereken kardeşliği de pekiştirecektir.
Bir de şunu sormak lazım: Eğer Kürtler Türklerin din kardeşi olmasaydı, acaba Kürt sorununu nasıl çözecektik? Yani Kürtler Müslüman olmasaydı (yani kardeşliğin kapsama alanına giremeselerdi) eşitliklerini neye dayanarak isteyeceklerdi ve biz onlara ne verecektik?
Kardeşlik vurgusu ancak temel haklar ve eşitlik iade edildikten sonra samimi ve anlamlı olabilir. Eşitsiz kardeşlik, kardeşin kardeşe tahakkümü olarak adalete muhtaç kalmaya devam eder. Onun için önce eşitlikle vicdanları tatmin etmeli, sonra kardeşlikle bu adaletli dayanışma taçlanmalı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.