23 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

KANLI NEVRUZ

Ali Bayramoğlu

21 Mart 2012 Çarşamba 06:50

2012 Nevruz'u kanlı geçiyor. BDP ile İçişleri Bakanlığı'nın inatlaşmasıyla başlayan olaylar zaman zaman güvenlik güçlerinin kitlesel hoyratlıklarına, zaman zaman kitlesel başkaldırı görüntülerine sahne oluyor.

Ahmet Türk, eski bir milletvekili, Kürtlerin önde gelen, yumuşak siyasetçisi polis tarafından Batman'da darp edilip hastanelik edildi dün.

Kürt meselesi kavurmaya devam ediyor...

Hem kendisi kavurucu, hem devletin bakışı, hem örgütün tutumu...

Önce parmak kaçınılmaz olarak devlete, İçişleri Bakanlığı'na yöneliyor.

Sert karşılaşmalara, gövde gösterilerine gebe Nevruz günleri, ancak bu kadar kötü ele alınır ve yönetilir. Yasak günler, alanlarla sokağa karşı, sokağa çıkanlara karşı iktidar gösterisi yapmak her zaman kötü sonuç vermiştir, yine veriyor.

Kürt politikasının da kendi gösterisini yapmak, Nevruz üzerinden sokağı örgütlemek ve sokağa inmek, hatta sıcak karşılaşmaları zorlamak, insanları ve kitleleri bu çerçevede araçsallaştırmak politikası göz ardı edilebilir mi?

Elbet edilemez ancak birlikte yöneten ve yönetmek durumunda olan, gelişmelerle ilgili asli sorumluluğu taşıyan siyasi iktidar olduğu açıktır.

2012 Nevruz'u güvenlikçi politikalar ikliminde, bir bakıma bu iklimin sonucu olarak yaşandı...

Güvenlikçi iklimden sık söz ediyoruz...

Tek katmanlı, tek nedenli, tek aktörlü bir yapı değil bu...

Örneğin, MİT kriziyle ortaya çıkan otonomlaşan yargı-emniyet dokusu bu güvenlikçi iklimin aktör ve nedenlerinden sadece birisi...

Kaldı ki, bugün farklı meselelerde karşı karşıya gelen, bu yapının içinde olduğu iktidar güçleri, Kürt meselesinde temel olarak aynı stratejik ortak paydadan hareket ediyorlar...

O zaman görmek gerekir ki, bu güvenlikçi iklimin ana nedenleri, adliye emniyet merkezli türlü demokrasi eksikleri ve özellikle Kürt sorunu merkezli siyasetsizlik olarak karşımızda durmaktadır.

Kürt meselesi ve politikaları kendi başına bir merkezdir.

Güvenlikçi bir havayı ve dili ülkeye ve siyasi iktidara hâkim kılan faktörlerden birisi, belki de en önemlisi, her şeyden önce Kürt meselesinde siyasi araçların hızla devre dışı kalması, "siyasi çözüme dair meşruiyet"in yara almasıdır.

Seçimlerden bu yana, Kürt siyasi hareketiyle siyasi görüşmeler ve demokratik hamlelerden, bu hareketin silahlı, siyasi ve lojistik alanını tümüyle kontrol altına almaya giden bir politikaya geçilmiştir.

Stratejik açıdan ise, bu fiili hamleleri de besleyecek bir şekilde, demokratikleşme ve özgürlüklerin kötüye kullanılması, bu kullanımın Kürt hareketini beslediği fikri, açık telaffuz edilmemekle birlikte, siyasi iktidar ve siyasi karar çevrelerinde etkin bir görüş haline gelmiştir.

Vahimi bu görüşün Kürt sorunundan başlayarak basın ve düşünce alanını adım adım kuşatması, otoriterleşme kaygılarını artıran, tutuklamaları tahrik eden başka bir gerçek olarak karşımıza çıkmasıdır.

Sorunun özü önemli ölçüde burada yatmaktadır...

Nevruz'u kanlı kılan, sadece örgütün bu kutlamaları vesile edip, tahrik eylemlerine girişmesi değil, ona uygun zemin hazırlayan ve beklediği girişimlerle tahrik eden devlet politikalarıdır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.