24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara2°C
  • İzmir9°C
  • Berlin12°C

KANDİL...

Ali Bayramoğlu

24 Mart 2016 Perşembe 08:56

Yaz başından beri çıplak gözle izliyoruz, PKK'nın yeniden yürürlüğe soktuğu “çatışma stratejisi”nin iç içe üç ayağı var.

İlk ayak şu: Örgüt Suriye ve Irak'ta tuttuğu alanı pekiştirmeye ve meşruiyetini derinleştirmeye çalışıyor. Musul'a yapılacak operasyonda yer alma çabası, IŞİD karşısındaki yerel güç konumu, Ruslara sunduğu stratejik imkan, federasyon ilanı bunun işaretleri…

Bu “cephe”de rüzgar Kürtlerin ve Kürt hareketlerinin arkasında esiyor. Ancak burada PKK'nın yeri nedir sorusu ayrı bir bahis oluşturuyor. Barzani'yle rekabet, Rusya-ABD temaslarının bir kıskaca dönme ihtimali, göçmen politikasında AB ve Türkiye yakınlaşması ve İran faktörü, Kürt rüzgarının PKK'yı beklediği oranda beslemeyebileceğini ima ediyor.

İkinci ayak şudur: PKK stratejisi açısından yeni bir evreye geçmiş bulunuyor. “Vur-kaç ve gizli siyasi merkez mekanizmaları oluştur” yöntemi yerine, “yerleşik güç olma ve siyasi merkezi açık hale getirme (devletimsi işlevlerle alan kontrolü ve sistemin egemenliğini tartışılır kılma)” yolunu zorluyor. Bu zorlamanın karşılığı, Güneydoğu'da kimi yerleşim yerlerinde fiili ve silahlı özerklik ilanıyla izlenen şehir savaşı stratejisi olarak karşımıza çıkıyor.

Bu “cephe”de örgüt istediği başarıyı elde edemese de, askeri kayıplar yaşasa da, arzu ettiği kaosu üretiyor, kamu düzeninin doğal akışını bozarak devletin egemenlik alanlarını deliyor.

Ancak sonuç bundan ibaret değil. Zira bu stratejinin bedelini önce Kürtler ödüyor. Sağlık Bakanlığı'nın rakamlarına rağmen, bugüne 355.000 kişi çatışma bölgelerinden göç etmiş durumda. Vahap Çoşkun, ricam üzerine gönderdiği istatistiki bilgiler içeren bir notta şunları yazıyordu: “Yerinden olan yurttaşların büyük çoğunluğunu 1990'lı yılların zorla yerinden etme sürecinin mağdurları oluşturuyor. Büyük bir toplumsal travmadan sonra büyük zorluklarla kentlerin varoşlarına yerleşen ve bin bir güçlükle yeni bir hayat kuran zorunlu göç mağdurları 20 yıl sonra ikinci kez yerlerinden edildi…”

Tahrip edilen kentleri, altüst kamu ve pazar düzenini, yiten canları hiç saymıyoruz.

Dün göçü ve bu tabloyu devletin politikaları üretiyor, tahrik ediyordu.

Bugün bunun asli sorumlusu Kürt hareketi…

Nitekim bölge insanın, özellikle kentlerdeki orta sınıfların tepkisi devlete yöneldiği kadar, PKK'ya yöneliyor.

Kaos politikasının bu sonucu PKK ile bölge ilişkisini olumsuz anlamda ne kadar etkileyecektir, bilinmez, ancak bir noktada Bumerang sisteminin çalışacağı muhakkaktır.

Üçüncü ayak, Ankara'da askeri servis araçlarına ve Güven Parkına yapılan saldırılarla kendisini gösterdi. Bunu, Kandil'in, Batı'da büyük şehirlerde canlı bomba eylemleriyle iktidarı sıkıştırmak ve kaos-meydan okuma politikasını pekiştirmek stratejisi olarak tanımlamak gerekir.

Bu “cephe”de PKK açısından işler önemli ölçüde sarpa sarmış görünüyor. Son iki saldırısında çoğu sivil 70 insan can verdiği dikkate alınırsa, uluslararası düzeyde “meşruiyet” peşinde koşan bir örgütün sivillere yönelik eylemler yapması oluşturması, bu iki hususun içerdiği çelişki, büyük ihtimalle Kandil'i ürkütmüştür. Pek çok gözlemci gibi Mesut Yeğen'in Deutsche Welle'ye yaptığı değerlendirme de bu istikamette. Şöyle diyor: “Örgütün hem popülaritesini, hem de askeri gücünü aynı anda kaybetme riskini göze alabileceğini sanmıyorum. Çünkü hem içeride, hem de uluslararası destek anlamında büyük tepki ile karşılaşıyor. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte bu tarz katliam eylemlerini planlarken iki kez düşüneceklerdir...”

Peki ya muhtemel sonuçlar?

Üç husus öne çıkıyor:

-Kandil Güneydoğu'da sürdürdüğü ayaklanma politikasından geri adım atmayacak, ancak kitlesel eylemlerden uzak durmak zorunda kalacaktır. Bu, örgütün şiddet etki alanının daralması anlamına gelir ve önemlidir.

-Örgütün Güneydoğu'daki ayaklanma politikasının devam etmesi, bu, bölgede kronik savaş-ihlal alanlarının oluşmasına, bu alanlarda silah mantığının hakim olmasına, polis devletin filiz vermesine ve bunların ülkenin Batı'nda için sıradanlaşmasına yol açma ihtimali yüksektir.

-Bu örgüt, bu tür silahlı örgütler için şiddet politikalarıyla yol ve sonuç almak artık çok zordur. Meşruiyet ve şiddet arasındaki paradoks, eninde sonunda Kandil'e de siyaset tercihinin önemli olduğu gösterecektir. Bu koşullarda HDP önünde kullanabilirse, yeni bir hareket alanı ve şansı bulacaktır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.