KALELER, KOLLAR, ENDİŞELER
Pınar Öğünç
05 Temmuz 2013 Cuma 08:37
Lice sonrası göndemde sadece 'uyuşturucu' temasının durması 'Âkil İnsanlar Raporu'na dahi giren o haletiruhiyeyi konuşmaya engel oluyor.
Bir vakanın nedeni olarak bir ithamda bulunulduğunda, atılan o suçun ağırlığıyla uğraşmanın üzerine bir de hakiki nedenin görünmezliği yük olarak ekleniyor. Şöyle açmaya çalışayım. 28 Haziran’da Lice’de, Kayacık (Hezan) Köyü’nün karakolundan açılan ateşle Medeni Yıldırım adlı genç ölmez, sekiz kişi ağır yaralanmazdan evvel, o insanları orada buluşturan bir sebep vardı. Dolaşıma sokulan ‘uyuşturucu’ teması, sadece onları ‘rahat rahat suç işleyebilmek için karakol istemeyen’ durumuna sokmuyor, bir yandan da ‘kalekollara’ dair protestoyu görünmez kılıyordu.
İlkini iddia edenler de biliyor ki bu ilk kalekol protestosu değil. Haftalardır Şırnak’ta, Dersim’de, Diyarbakır’ın başka ilçe ve köylerinde, Van’da, bilhassa kadınlar bu inşaatların önünde. Yaz sıcağında kalbim, tansiyonum demeden tepelere tırmanıyorlar; Barış Anneleri, misal ellerinde ‘Karakola değil, barışa yatırım yap’ yazan pankartlar taşıyorlar. Çünkü bunun ne demek olduğunu biliyorlar. PKK’nın sınırdışına çekilmesi sürerken bu inşaatların, ikinci merhalesine geçtiğimiz söylenen barış sürecine zarar verdiğini söylüyorlar.
Hemen “Neden karakoldan rahatsız oluyorlarmış. Korktukları ne var?” diyen çıkacaktır. İnciniyorlar desem anlaşılır mı? Bu kadar güvenilmez görünmek içlerini acıtıyor, ‘barışıyoruz’ diyenin bir yandan da barıştığına dair önlem alma gayretini tutarlı bulmuyorlar belki? Sabah uyanınca, köyde gezince, karşı tepeye bakınca karakol da değil bir kale görmek istememek çok mu anlamsız? ‘Normal’ bir hayat talep edemezler mi? Güvenlikse gerekçe “Neden sadece Kürt köylerine” diye soramazlar mı?
‘Barış İçin Kadın Girişimi’nden 12 kadın 29-30 Mayıs’ta Dersim’deydi. Onlar da yöredeki kadınlardan su kenarlarına, yakındaki tepelere inşa edilen kalekolların günlük hayata tesirleri üzerine şikâyet dinlemişti. Bunu samimiyet testi olarak gördüklerini anlatmışlardı.
TOKİ Başkanı söylüyor
Mazlum-Der’in, Barış Meclisi’nin Lice raporlarından sonra dün Diyarbakır Barosu, İHD Diyarbakır Şubesi, TMMOB Diyarbakır Temsilciliği, DTSO ve Diyarbakır Tabip Odası temsilcilerinden oluşan heyetin raporu açıklandı. Halkla, görgü tanıklarıyla ve mülki amirlerle görüşülen bu raporların ortak noktası, kaymakamın, valinin de vakayı karakol protestosu olarak anması. Karakol komutanının haberdar olduğu da biliniyor. O yüzden dünkü STK’ların ortak açıklamasında şu talep var: “Karakol inşaatları barış sürecine ilişkin kaygıları güçlendirdiği gerçeğinden hareketle, yapımlarına son verilmeli ya da en azından barış sürecine ilişkin kaygıların giderilmesine kadar ertelenmelidir.”
Neticede bu haletiruhiye sır değildi. Kalekollarla ilgili huzursuzluk ‘Âkil İnsanlar’ın Başbakan’a ilettikleri raporda yer alıyordu. Kaldı ki daha mayıs başında, (evet dokuz ay önce başlayan) kalekol inşaatlarıyla barış sürecinin nasıl yürüyeceği sorulan TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel, bu hassasiyeti anlayarak şöyle demişti: “Kalekollarla ilgili yeni bir talimat gelmedi. ‘Devam etme’ derlerse etmeyiz.”
Gerçekten uyuşturucu kısmıyla ilgilenmek isteyen için BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın çağrısı oldu. Yerinde inceleme yapan Barış Meclisi’nin bu trafiği ortaya dökmek adına görevli askerler dahil herkesin malvarlığının incelenmesi önerisi de kayda değer.
Bu yazıyı bitirirken Diyarbakır’da bir karakola PKK’nın saldırı haberi, ardından yalanlama geldi. İhtimali bile üzücü. Tarafların güveni üzerine kurulu kalıcı barışı Medeni Yıldırım’ın göremeyişi ne kadar acıysa, ismini bilmediğimiz askerin göremeyişi de o kadar acı olur doğruysa. O yüzden bu haletiruhiyeyi anlamak mühim.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.