22 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır0°C
  • Ankara4°C
  • İzmir10°C
  • Berlin6°C

‘KADINLARIN KÜRT SORUNUYLA NE İLGİSİ VAR?’

Aslı Aydıntaşbaş

12 Aralık 2014 Cuma 05:09

Brüksel Avrupa Parlamen-tosu’ndayız... Brüksel’in kalbi.

Burada 11 yıldır düzenlenen ”Kürt konferansının” bu kez medyatik bir başlığı var: ”Ortadoğu’da Kaos ve Kriz: Yeni Bölgesel Düzen ve Kürtler.”

Genelde az sayıda sol parti milletvekilinin katıldığı konferansta bu yıl İsrail’den ABD’ye daha geniş bir konuşmacı listesi var. Sanırım bu ilgi, dünya kamuoyunda Kürtlerin artık ”yükselişte” olduğuna işaret. Tel Aviv Üniversitesi’nden Ofra Bengio’ya göre “Kürtler geçen yüzyılda istikrarsızlık unsuru olarak görülüyordu. Şimdi özellikle Irak ve Suriye’de istikrar unsuru olduklarını kanıtladılar.”

Katılımcılar arasında Selahattin Demirtaş ve PYD lideri Salih Müslim gibi Kürt siyasal hareketinin farklı partilerinin temsilcileri ve Hüseyin Yayman, Arzu Yılmaz gibi Kürt meselesi üzerine çalışan bağımsız akademisyenler var.

Konferans, Nobel ödüllü Güney Afrikalı din adamı Desmond Tutu’nun bir mesajıyla başlıyor. Tutu, mesajında Abdullah Öcalan’ın serbest kalıp Nelson Mandela gibi bir rol oynamasını diliyor. Batılı konuşmacıların hepsi, Kobani direnişinden övgüyle söz ediyor.

Bana burada çarpıcı gelen, Kürt hareketinin yüksek özgüveni oluyor. PKK’nın Avrupa üst yapısı sayılabilecek KNK’nın yöneticilerinden (Oslo müzakerelerinde de yer alan) Adem Uzun, Kürtlerin ”bölgenin demokratikleşmesinde motor gücü olabilecek pozisyona geldiklerini” söylüyor: ”Türkiye’nin Batı dünyasıyla tek bağı, çözüm sürecidir. Yani Kürt barışı. Bunun bitmesi, Batı’yla kurulamayan bağın kopuşu anlamına gelir.”

Bu özgüvenin bir başka uzantısı, Abdullah Öcalan’ın geçen hafta hükümete sunduğu çözüm süreci taslağı. Okuyanlara göre, madde madde müzakere çerçevesini anlatan taslak, hayli kapsamlı (hatta hükümet cephesine göre ”ütopik”) bir yaşam modeli anlatıyor. Muhafazakâr toplum projesi yerine Türkiye’nin topyekun yeniden formatlanması... İçinde ”Kürt” lafı bile geçmeyen metin, Kürt meselesinin çözümü için, kadın-erkek eşitliğinden ekolojiye kadar bambaşka bir yaşam modeli öngörüyor.

O kadar ki okuyan üst düzey bir devlet yetkilisi ”Kadın meselesinin Kürt sorunuyla ne ilgisi var?” diyebiliyor.

Ama var. En azından Kürt hareketinin üzerinde durduğu en önemli ayaklardan biri kadın hareketi olduğu için ve hedeflediği toplumsal dönüşüm iddiası çok kapsamlı olduğu için, var.

Avrupa’daki Kürt kadın hareketi temsilcilerinden Gönül Kaya, meselenin sadece Kobani’de çatışan kalaşnikoflu güzel kadınlar olmadığını anlatıyor: ”Kadın sadece çatışma süreçlerinin mağduru değil aynı zamanda çözümün de tarafıdır. Kadın meselesini merkeze almayan bir süreç olmaz. Anayasa değişecekse, kadının da özgürlüğünü savunması, cinsiyetçi olmaması gerekiyor” diyor.

Bütün bunları dinlerken, ister istemez çözüm sürecinde temel sıkıntının ”nihai hedef” konusunda belirsizlik olduğunu bir kez daha hatırlıyorum. Nereye varmak, nasıl bir toplum yaratmak istedikleri konusunda taraflar birbirlerinden çok uzak. Bir yanda muhafazakâr toplum inşasına yönelik talepler, diğer yanda bambaşka bir alternatif yaşam projesi...

Nereden bakarsanız bakın, elmalarla armutlar...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.