04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

İYİ Kİ CERRAH YOK

Şamil Tayyar

19 Eylül 2009 Cumartesi 17:46

Celalettin Cerrah, günahları ve sevaplarıyla teraziye konsa, günahı daha ağır basacak bir emniyet müdürüdür. Özellikle Ergenekon, Hrant Dink ve Münevver Karabulut soruşturmalarında sınıfta kalmıştır.

Ajandayı açsak, geçersiz not listesi daha da kabarır, ama yukarıdaki üç örnek bile, kanaat sahibi olmak için yeter, artar bile. Onun içindir, siyasi iktidar, Cerrah’a neden sahip çıkar, bunu hiç anlayamadım.

Sakarya Emniyet Müdürü Faruk Ünsal ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki ağabeyine muhabbetin sırrını çözemediğim gibi...

Ergenekon soruşturmasında, Cerrah’a rağmen mesafe katedilmiştir. Hrant Dink cinayetinde istihbarat zaafı yaşanmıştır. Münevver Karabulut cinayetinin faili Cem Garipoğlu’nun yakalanması konusunda güçlü irade gösterilememiştir.

Cerrah, yine de suyun üstünde kalmayı başardı. Hıncal Uluç gibi medyanın önemli kalemleri ve yöneticileriyle ahbaplık kurarak tahtına yönelik salvoları önlemeyi başardı. Uluç’un köşesindeki plakalara gösterdiği yakın ilgiyi, diğer hadiselerden esirgedi.

Osmaniye’ye uğurlanırken geride bıraktığı tek güzelleme, Uluç güzellemesiydi.

Gitti de İstanbul’un önü açıldı. Halefi Hüseyin Çapkın, önemli işler yapıyor. Kimdir, necidir bilmem. Hayatımda hiç görmedim.

Cerrah kalsaydı; yüksek ihtimalle Cem Garipoğlu sokaklarda dolaşıyor olacaktı veya Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan’la ilgili çete soruşturması bu aşamaya gelmeyecekti. Çünkü Cerrah, insanlarda aksi kanaat uyandıracak bir yönetici profili oluşturmadı.

Hem Garipoğlu’nun yakalanması hem Emin Arslan’ın yargı önüne çıkarılması, başta Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın olmak üzere İstanbul polisinin başarısıdır.

At, sahibine göre kişniyor.

Ama müdür, kendine dikkat etmelidir. Arı kovanına çomak soktukça düşmanı çok olacaktır. Şimdiden Doğan Grubu gazeteleri Emin Arslan’ı korumaya aldı. Emin Arslan’ın Hürriyet’e yaptığı açıklamaya göre, uyuşturucu baronu olmakla suçlanan Habib Kanat, muhbirmiş.

İnşallah doğrudur. Lakin gazeteci şüpheciliğiyle şu sorulara cevap bulmamız gerekmiyor mu?

1- Baronun muhbir olduğu bir yer altı organizasyonu mümkün müdür?

2- Emniyette muhbir kaydı var mı?

3- İçeriden bilgi vermekle kodlanan muhbir, bizatihi suçun içinde olur mu?

4- “X Şahıs” olarak tarif edilen muhbirlerle ilgili kanun, 2005 yılında çıktı, oysa sümenaltı edildiği iddia olunan rapor, 2000 tarihli değil mi?

5- Müdürün oğluyla muhbir kızının ortak şirket kurması, 100 bin dolarlık hissesinin 1 yıl içinde 320 bin dolara çıkması doğal mıdır?

Hüseyin Çapkın böyle devam ederse, yolu açık olsun. Umarım, başarıyı, yazarlara eskort tahsisi veya ortak maç keyfinde aramaz.
 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.