İYİ ÇOCUKLARIN İYİ DEVLETİ
Hayko Bağdat
31 Aralık 2013 Salı 08:45
Bu iktidar ilginç kavgalara vesile oluyor.
Bir süre öncesine kadar darbelere karşı mücadele ettiğimiz, demokrasi, insan hakları, inanç hürriyeti için birarada durduğumuz pek çok yazar çizerle kanlı bıçaklı hâle geldik.
Selamı sabahı kesmiş durumdayız.
Karşılıklı olarak birbirimize ağır ithamlarda bulunuyoruz. Yandaş, yalaka, darbeci, çeteci, vatan haini, mihrak falan havalarda uçuşuyor.
Yiğit Bulut gibi karikatürize bir karakterin temsil ettiği, sadece egemen ilişkilerden nemalanan bir cenah var elbet. Hadi gelin onları bu yazının dışında bırakalım. Zaten yeterince madara olmuş durumdalar.
Peki, vicdanına, mücadele tarihine, ahlakına zamanında şahit olduğumuz, tanıdığımız, bildiğimiz arkadaşlarımıza ne oldu?
Para, pul, şan, şöhret için mevcut iktidara yamanmayacağını umut ettiğimiz dostlarımız niye bu kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyor bizlere?
Anlatayım.
Kendilerini oyunun bir parçası zannediyorlar.
Devlet dediğimiz, her daim karanlık yönleri olan bir mekanizmanın günümüz versiyonunu fazlasıyla idealize ediyorlar.
Eski ceberut devletin yerine milletin iradesinin geldiğini, artık buraları iyi ve haklı çocukların doldurduğunu düşünüyorlar.
“Milletin iradesi” dediğimiz yapının, hâlâ ceberut olan devletin yeni sahibi olduğuna bir türlü inanmak istemiyorlar.
Gençleri, sivil toplum örgütlerini, sendikaları, sermaye gruplarını, baroları, medyayı, gazetecileri, müezzinleri, büyükelçileri, savcıları, hâkimleri, polisleri, Çarşı’yı, Fenerbahçe taraftarını, çevrecileri, kızlı-erkekli öğrenci evlerini, muhalefet partilerini, bazı inanç gruplarını, artık şer odakları ve vatan hainleri olarak tarif eden bir anlayışın paranoyaklığını görmüyorlar.
Hayatı sadece komplo teorileriyle açıklar hâle geldiler.
AKP’nin, ikinci yılına girdiğimiz Roboski katliamını aydınlatmasının önündeki zorlukları anlamaya çalışıyorlar.
34 yurttaşını savaş uçağıyla öldüren bir devletin iktidarına bu meselede hâlâ mağduriyet devşiriyorlar.
Fişlemelerin, dinlemelerin, tasfiyelerin gerekliliğine inanmaya başlıyorlar.
Gezi’de polisin işlediği cinayetlere üzülüyorlar fakat yazılan destan söylemlerini sinelerine çekebiliyorlar.
“Varsa yolsuzluğun üstüne gidilsin elbet” dedikten hemen sonra “ama” ile başlayan cümleler kuruyorlar.
Kısacası hayata artık devletin yeni sahiplerinin ve sorumluların penceresinden bakıyorlar.
Fakat bir şeyi hep unutuyorlar.
Eğer ki devlete bir kez kefil olursan ömür boyu onu böyle savunur durursun işte.
Suç işleyen bir devlette hesap verme konumunda bulunan “iyi çocuklar” yoktur maalesef.
Daha doğrusu memlekette adalet ya vardır ya yoktur.
Başımıza gelen bütün büyük felaketlerle ilgili “Adalet gelmedi ama niye gelmedi bir sor” modundasınız.
Bu mazeretleri Roboskili ailelere nasıl anlatabilirsiniz?
“Aslında elinde MİT’i, Emniyet’i, bakanlıkları, valileri, milletvekilleri, ordusu yani devleti var bizimkilerin ama sizin katilleri tam şeyedemedik.”
“Aslında bu cinayetleri çözmeyi çok ister bu iktidar da, durumu biliyorsunuz ehe öhö.”
Bu mudur yani?
Hemen ikna mı olalım?
Sabretmeye devam mı edelim?
Yeni muktedirlere şefkat göstermekten vazgeçiniz.
Onların ellerinde kendilerini ve iktidarlarını korumak için yeterince enstrümanları vardır hamdolsun.
Biraz da mağdurların isyanını anlamaya çalışınız.
Ali İsmail Korkmaz’ın ailesine kulak veriniz.
Sokaklarda, ellerinde kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarıyla gezen insanların meramını duyunuz.
Başbakan’ın her konuşmasında biraz daha şeytanlaştırdığı kesimlerin hayatlarının gün geçtikçe daha da zorlaştığını unutmayınız.
Gaz attıranlara değil gaz yiyenlere merhamet ediniz.
Cinayetlere hafifletici sebepler bulup durmayınız.
Bizlerle beraber haksızlıklara karşı hesap sorunuz.
Hesap verecek olanlar ne yapalım ki artık bu devleti yöneten ‘sizinkiler’ olmak zorunda.
Diğer türlüsü bildiğin borazanlık.
Borazanlarla da arkadaşlık etmek pek mümkün olmuyor maalesef.
Mutlu yıllar...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.