İTİRAZ
Ahmet Altan-
26 Şubat 2012 Pazar 07:50
Ben Robert College’da yatılı okurken, akşamları bir salonda oturup ders çalıştığımız etütlere okulun üniversite bölümünden “surveyanlar” gelirdi, bir tür “etüt ağabeyleri”, başımızda durur, dalga geçmemizi önlerlerdi.
Aralarında en ciddi ve en popüler olanı, öğrencilerin kendisine taktığı isimle “İbo”ydu.
Benim ders kitaplarının arasına saklayıp okuduğum romanları yakalamakta çok mahirdi.
Yıllar geçti, bu ülkenin en saygıdeğer bankacılarından biri oldu önce, sonra hayatını “eğitime” vakfetti.
Bizim tanıdığımız isimle “İbo”, Türkiye’nin tanıdığı isimle İbrahim Betil, geçen gün yazdığım “4+4+4” yazısı üzerine bir mail göndermiş bana, “keşke yazmasaydın” başlığıyla; mailde de araya “yazmaktan okumaya vakit bulabilirsen” diye ilk karşılaştığımızda intikamını alacağım hergelece bir cümle ekleyerek, bu yeni eğitim sisteminin aksaklıklarını anlatmış.
Okul hayatını bana zehir etmesine rağmen dünyanın en hoş insanlarından biri olan, dostluğuyla her zaman gurur duyduğum Betil’in dürüstlüğünü ve eğitim konusundaki büyük birikimini sanırım onu tanıyan herkes kabul eder, onun için onun söylediklerini ciddiye almak gerekir.
Kendi itirazlarını dile getirdikten sonra o itirazları daha kapsamlı anlatan bir de “link” vermiş.
Bunlar, o linkte okuduğum Sabancı Üniversitesi’nin sitesinde dile getirilen itirazlar:
“• Kesintili eğitim, özellikle kız çocukların okuldan alınabilmesinin önünü açacak, birçok kız çocuk ilk dört yıldan sonra okula gidemeyecek.
• Kaynaştırma eğitiminin uygulanmasını riske atacak, engeli bulunan öğrenciler ilk dört yıldan sonra açık öğretime yönlendirilebilecek.
• Çocuklar 10 yaşında mesleklere yönlendirilecek, erken yaşta yapılan bilinçsiz seçimlere ömür boyu mahkûm edilecek.
• Çıraklığa başlama yaşı uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı olarak 11’e düşürüldüğü için, çocuk işçiliği yaygınlaşacak.
• İlköğretim ikinci kademede farklı okul türleri bulunduğunda merkezi sınav sistemi kaçınılmaz olacak, çocuklar ikinci sınıftan itibaren dershaneye gidecek, 10 yaşında SBS’ye girecek. Bu durum toplumsal eşitsizlikleri şiddetle artıracak.
• Uluslararası testler, sekiz yıllık zorunlu temel eğitimle bile 15 yaşındaki çocuklarımızın yüzde 60’ının basit bir bölme işlemini gerçekleştiremediğini gösteriyor. Zorunlu örgün eğitim dört yıla indiğinde bu oran artacak.”
Bunlar, bu yeni sistemle ilgili ciddi, ağırbaşlı ve mutlaka tartışılması gereken eleştiriler.
Bu konuları ne “İbo” kadar, ne de Sabancı Üniversitesi’nin eğitimcileri kadar derinliğine bilmediğim bir gerçek ama gene de bu eleştirilerle ilgili aklıma takılan bazı sorular var.
Birincisi, bu “eğitim” tartışmasının “küçük kızlar” tartışmasına indirgenmesi ve tartışmayı “soyut” bir niyet okuma çerçevesine sıkıştırması.
Bu sisteme geçer geçmez kızların okuldan alınacağını nereden biliyorsunuz?
Gelişmiş ülkelerde de uygulanan bu yeni sistem neden Türkiye için tehlikeli, bizim “özel” şartlarımızdan dolayı mı?
O “özel” şartları biz nasıl aşacağız, her değişime bu “özel” şartlar nedeniyle mi karşı çıkacağız?
Engelli çocuklarla ilgili bir “engel” olmadığını Eğitim Bakanı söyledi, onun doğru söylemediğinin kanıtı var mı?
Türkiye’deki ailelerin çocuklarını okutmak yerine “çırak” yapmak istediklerini kanıtlayan bir araştırma bulunuyor mu?
Ben, daha önce bir araştırmada, bu ülkedeki ailelerin eğitime neredeyse bir “kutsallık” atfettiğini, “sınıf atlayabilmek” için eğitimi tek yol olarak gördüklerini okumuştum.
Tabii en hayati soru ise son maddeyle ilgili, “kesintisiz eğitimde” okuyan çocuklarımızın yüzde 60’ının basit bir “bölme” işlemini bile yapamadığını anladığımıza göre neden bu sistemde ısrar etmemiz gerekiyor, hayatları boyunca bir bölme işlemini asla yapamamalarını garanti altına almak için mi?
Doğrusu ya ben, “bir çocuğun nasıl yetişeceğinden ailesi mi yoksa devlet mi sorumludur” konusunun enine boyuna tartışılmasından yana olduğum gibi çocukların yüzde altmışına “bölme” yapmayı bile öğretemeyen, yabancı dil konuşmalarını sağlayamayan bu sistemin yerine ne konması gerektiğini de ayrıntılı biçimde duymak isterim.
Bizim eğitim sistemimizin bir felaket olduğu böylesine açıkken Eğitim Bakanı’nın önerilerine karşı çıkanların, Harvard’daki derslerin “internetten yayınlandığı bir çağda” yaşadığımız gerçeğini de gözönüne alarak önerecekleri sistemi de tartışma gündemine sokmalarını bekliyorum.
Sanırım tartışmayı “kız çocuklarını okula göndermeyecekler” sığlığından çıkarıp, karşılıklı önerilerin ortaya konduğu daha gelişmiş bile platforma taşırsak, bu ülkenin çocuklarına büyük bir iyilik yaparız.
Eğer İbo, “okumaktan yazmaya vakit bulabilirse” kendisinden bizim sayfalara koymak üzere geniş bir yazı bekliyorum, şu işi biraz daha derinleştirelim.
Alacağım intikam ise baki.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.