22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

İSMET ŞERİF VANLI’NIN HASRETİ

Orhan Miroğlu

12 Kasım 2011 Cumartesi 08:25

Avrupa’da sürgünde yaşayan Kürt aydını ve siyasetçisi, İsmet Şerif Vanlı yaşadığı Lozan şehrinde hayata veda etti..

33049Ölümünden sonra medyada yer alan haberlere göre Amed’e (Diyarbakır) gömülmek istediğini vasiyet etmiş. Bu isteği ölümünden 15 gün kadar önce Türkiye’ye iletilmiş, ama maalesef vatandaş olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş.

Avrupa’da yaşayan eski kuşak Kürt aydınları Amed’e büyük bir hasret içinde yaşadılar ve vakit dolduğunda, bu dünyadan göçüp gittiler.. İsmet Şerif Vanlı da bu hasret içinde ayrıldı aramızdan.

Bu değerli Kürt aydını ve siyasetçisi, 87 yaşında Lozan’da hayata gözlerini yumdu..

Vanlı, entelektüel açıdan verimli ve zengin bir hayat sürdü. Lozan Üniversitesi’nde siyaset bilimi okudu. Çok sayıda dili konuşur ve yazardı.

1924 yılında Şam’da başlayan yaşamı, Lozan’da sona erdi.

Vanlı Avrupa’da yaşayan Kürt aydınları arasında saygın bir isimdi.

Onun yaşadığı şehrin adıyla anılan Lozan Sözleşmesi’nden sonra, Kürtler’in siyasi ve sosyal yaşamında meydana gelen değişimlere her zaman ilgi duydu.

Irak, Suriye, Türkiye ve İran’da Kürtlerin yürüttüğü mücadeleleri yakından izledi.

Bu mücadelelerin aktif bir savunucusu oldu.

Uzun bir dönem KNK başkanlığı yaptı.

Demirel’e ve Özal’a Avrupa’dan yazdığı mektuplarda, çözümün ancak demokrasiyle mümkün olduğunu ifade ediyor, Türkiye’yi Kürt sorununda barışçıl politikalar izlemeye davet ediyordu.

Apê İsmet Şerif, bir yandan da, 1960’lı yıllarda gelişen Arap milliyetçiliğine sert eleştiriler yöneltiyor, bu milliyetçiliğin ortak bir hukuk altında birarada yaşamayı zorlaştırdığını ileri sürüyordu.

Bağdat’ta toplanan Milletlerarası Üniversite Öğrencileri Birliği’nin konferansına katılan İsmet Şerif Vanlı’nın yeni Irak Anayasası’nın tartışıldığı oturumda sarf ettiği şu sözler tartışmalara yol açmıştı:

“Eğer Pan-Arabizm olacaksa Pan-Kürdizm de meşrudur ve olacaktır.”

Söz konusu toplantıda Irak Anayasası’nın 2. maddesine, genç bir Kürt aydını olarak yönelttiği sert eleştiri soğuk duş etkisi yarattı..

Irak Anayasası’nın 2. ve 3. maddelerinde Arap ve Kürtler arasındaki ilişkiler ve her iki halkın siyasi varlığı şu sözlerle ifade ediliyordu:

“Madde 2- Irak devleti Arap Birliği’nin bir parçasıdır.”

“Madde 3- Irak toplumu, vatandaşlarının tam hak-hürriyet eşitliğine dayanan karşılıklı saygı esasına müstenit işbirliğinden meydana gelir. Araplar ve Kürtler bu milleti teşkil ederler. Anayasa bu iki milletin eşit haklarını, Irak birliği içinde garanti eder.”

Kürtler, Irak Anayasası’nda yer alan 2. Madde’de ifade edilen Arap Birliği fikrinden rahatsızdılar.

Bu maddenin kabul edilmesi halinde, Kürtler ve Araplar arasındaki siyasal anlaşmazlığın derinleşeceğine ve bu durumun Kürtleri Irak’ın bütünlüğünden uzaklaştıracağına inanıyorlardı.

Bağdat’taki toplantıda İsmet Şerif Vanlı’nın, Pan-Arabizm fikrinden duyduğu rahatsızlığı ifade eden konuşması Kürt aydınları arasında takdirle karşılandı:

“Irak Anayasası, Irak halkının iki milletten yani Araplardan ve Kürtlerden meydana geldiğini yazmaktadır. Aynı maddenin bir diğer maddesi ise Irak devletinin Arap milletinin bir parçası olduğunu ifade ediyor. Kanaatimizce bu sonuncu yargı doğru değildir. Zira bu memlekette yan yana Irak milletinin iki fraksiyonu vardır: Bunun biri Kürt milleti, diğeri de Arap milletidir. Ve eğer Irak Arapları, Arap milletinin bir parçası iseler Irak Kürtleri de Kürt milletinin bir parçasıdır.” (Dr. Sait Kırmızıtoprak, Kürt Milli Hareketleri ve Irak’ta Kürdistan İhtilali, APEC Yayınları, Stokholm)

Dr. Sait Kırmızıtoprak, aralarında Nasırcıların, Kasımcı ve Baasçıların bulunduğu öğrencilerin tepki göstererek “Olmaz böyle şey!’” haykırışlarıyla ortalığı birbirine kattığını yazar.

Bu milliyetçi gruplar aralarına Iraklı komünistleri de almışlar ve milli birlik havası yaratmışlardı.

1961 ve 1962 yılları arasında Iraklı komünistler Kürt hareketine şu ‘veciz’ ve Türkiye solunun da benzer tutumunu hatırlatan sloganlarla karşı çıkıyorlardı:

“Kuzeyin ayrılıkçı asileri, Amerikan emperyalizminin sıçrama tahtaları, CENTO’nun ve Kürt derebeylerinin kuklaları...”

Dönemin Irak komünist basınında yer alan yazılarda “CENTO ajanları ve petrol kumpanyaları durumdan yararlanarak ve Kuveyt’teki Britanya kuvvetlerine dayanarak uydu bir Kürt devleti yaratmak üzere Irak devletine karşı silahlı ayaklanma hareketine geçmişlerdir,” gibi ifade ve açıklamalara sıklıkla rastlanmaktaydı.

İsmet Şerif ve onun kuşağından gelenler işte böylesi fırtınalı dönemlerde yaşadılar ve milliyetçiliğin nispeten ehlileştiği ve halklar arasındaki ilişkilerde belirleyici olmaktan çıktığı bir çağa da tanıklık ettiler.

Irak Anayasası değişti, Türkiye Anayasası değişmenin eşiğinde bulunuyor.

Bütün bu hayırlı gelişmelerin Vanlı’yı hayatının son yıllarında mutlu ettiğini düşünebiliriz.

Ama, Apê İsmet Şerif, bir Suriyeli olarak, Kürtlere ve Kürt aydınlarına, bütün Suriyelilere çok çektirmiş Suriye Baası’nın yıkıldığını göremeden vefat etti.

Keşke görebilseydi..

Ölümü daha huzurlu bir ölüm olurdu..

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.