24 Kasım 2024
  • İstanbul3°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara0°C
  • İzmir7°C
  • Berlin3°C

İSLAMCILAR DA LAİKLER DE PARÇALANDI

Oral Çalışlar

08 Mart 2014 Cumartesi 08:48

Sosyal medyada, 'bombardıman' geceden başladı. Başbakan, "Gerekirse YouTube ve Facebook’u kapatırız" dedi. Yasakçı bir anlayışı ortaya koyan bu yaklaşım kabul edilemez. Son dönemde yapılan yasal düzenlemeler içinde, 'demokrasiyi geliştirici' yönde olanlar bulunduğu gibi, 'kısıtlayıcı' hükümler de var. Bütün bunlar, tartışılıp, konuşulabilecek konular. Tabii, ruh hallerimiz makul durumdaysa.

'Sosyal medyadaki egemen kutuplaşma dili'ne bakınca, huzursuzluğa kapılmamak zor. Oradaki dünyaya kendinizi kaptırırsanız kafayı yiyebilirsiniz, dünyayı şaşırabilirsiniz. En 'aşırı çıkarım'lardan, büyük bir zevkle kurgulanan felaket senaryolarından, az da olsa makul bulunabilecek yorumlara, tehdide, hakarete, 'aşırı övgü'ye kadar uzanan bir acayiplik diyarı sosyal medya. Tabii, bir yandan da herkesin rahatça istediğini söyleyebildiği bir alan, yani bir özgürlük meydanı...

Sosyal medya

17 Aralık’tan bu yana, normal günler yaşanmıyor. Klasik oyun kuralları devredışı. Artık her şey 'extrem spor' havasında gerçekleşiyor. Sosyal medya, kaosun zirveye ulaştığı alan. 'Paralel yapı'nın, yıllardır arşivleyip, kullanmak için beklettiği dosyalar, sosyal medya üzerinden servis ediliyor.

Hükümet, ataklara karşı, kendini koruma refleksi içinde. Polis ve yargıdaki atamalar üzerinden, duruma hâkim olmaya çalışıyor. Yasa değişiklikleriyle yargıya egemen olduğu görülen 'paralel yapı'yı dağıtmak istiyor. Bütün bunlar, 'demokratik alanın ciddi ölçüde daralması'na neden olan sonuçlar da doğuruyor.Hükümet, "En iyi savunma hücumdur" mantığıyla Başbakan’ın öncülüğünde, elindeki bütün olanaklarla, 'karşı taraf'ı 'dağıtmaya' çalışıyor.

Tabii, şu da ayrı bir soru: Olaylara tarafsız ve yukarıdan bakmak, taraflara eşit mesafede durmak, böyle bir ortamda ne kadar mümkün veya ne kadar doğru?

İlker Başbuğ

Hapisteki eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un, son olayları değerlendiren açıklaması, çarpıcı. Merakla okudum. Ama baktım ki sosyal medya, bu açıklamayı, neredeyse hiç görmüyor ya da 'karalama yoluyla önemsizleştirme' çabası göze çarpıyor. Benzer şekilde, hükümet karşıtı gazetelerin web siteleri de düne kadar 'kahraman' ilan ettikleri Başbuğ’u, son açıklamaları nedeniyle bir anlamda yok sayıyorlar.

Başbuğ, tabloya şöyle yaklaşıyor: "Kumpas kapsamında mağdur edilen yüzlerce, binlerce insan var. Paralel yapı tehlikesi bizim mağduriyetimizden daha önemli. (...) Yolsuzluk varsa elbette üzerine gidilsin. Ancak seçimle gelen iktidar seçimle gitsin. Seçim dışı manevralarla iktidardan uzaklaştırma girişimleri darbeye girer."

Başbuğ’un, 'paralel yapı'yı tehlike olarak gören tutumu, laik cephedeki yeni parçalanmaya işaret ediyor. Nasıl 'İslami kesim'de bir parçalanma yaşanıyorsa, benzer şekilde, 'laik cephe' de son kamplaşma üzerinden, yeniden şekilleniyor. Düne kadar birlik olanlar, karşı tarafa geçiyor, karşı taraftakiler yan yana. Cemaat’i yıllarca 'asıl tehlike' olarak görmüş olan bazı laik çevreler, 'AK Parti karşıtlığı' temelinde, onlarla bir ittifak içinde. Bu ittifakın merkez üssü, CHP.

Öte yandan, bir süre öncesine kadar AK Parti’yi 'baş düşman' görmüş olan, Ergenekon, Balyoz, Kafes ve başka davalardan yargılananlar, aileleri ve bazı laik çevreler ise asıl tehlike olarak 'paralel yapı'yı gördüklerini söyleyerek, kamplaşmada saf tutuyorlar. 

Yeni cepheleşme, yeni saflaşma; kendisini ilk kez, net olarak, MGK açıklamasında gösterdi: 'Paralel yapı', 'milli güvenliğe karşı tehdit' kapsamı içine alındı. İlker Başbuğ’un tavrı da bu doğrultuda değerlendirilebilir.

30 Mart seçimleri üzerinde yoğunlaşan 'güç birikimi' belli ki saflaşmayı zorlamaya devam edecek. 'Sürpriz ittifaklar', şimdiye kadarki tahmin ve alışkanlıklarımızı çok aşan boyutlara, rekor düzeylere ulaşabilir. Kader ve tesadüfler, normalde en 'alakasız' görünen grupları, birbirine yaklaştırabilir. Bu bağlamda, Başbakan’ın Koç ailesiyle olan görüşmesi de bir diğer 'dikkat çekici' nokta.

'Tarihsel kırılma' dönemlerinde, beklenmedik ayrışma ve ittifakların oluşması, yeni sosyal bileşimlerin şekilenmesi, şaşırtıcı değil.

Umarız, Türkiye, 'paralel yapı'nın basıncını bertaraf etmeye çalışırken, 'otoriterleşme' yönüne savrulmaz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.