IŞİD, KÜRTLER, TÜRKİYE
Cafer Solgun
15 Eylül 2014 Pazartesi 03:48
BÖLGE KARIŞIYOR...IŞİD tehdidinin büyümesi, sonunda ABD’nin başını çektiği küresel güçlerin “düğmeye basmasına” yol açtı. ABD politikalarını eleştiri hakkımız baki, ama bu durumun kaçınılmaz olduğunu da belirtmek gerekir. IŞİD Irak ve Suriye’de dünyanın gözleri önünde düpedüz vahşi bir etnik ve dinî kırıma girişmişken buna nereye kadar seyirci kalınabilirdi? Bir başka açıdan söylenecek olursa IŞİD’e karşı en etkili direnişi Kürtler yürütürken bu kirli ve kuralsız savaşı “dur bakalım ne olacak” rahatlığında izlemek mümkün olabilir miydi?
Bu nedenle önceki müdahalelerin aksine bu kez gerek ülkemizde gerekse dünyada bir “emperyalist müdahaleye hayır” havasından eser yok. Çünkü herkes görüyor ki, IŞİD’in Ortadoğu’nun ortasında “hilafet” adı altında oluşturmak istediği ne dinî ne insani hiçbir değer ve duyarlılıktan nasibini almamış düzene son vermek, bir “küresel” sorumluluk önemi kazanmıştır.
TÜRKİYE’NİN ŞAŞKINLIĞI...IŞİD’e müdahalenin Türkiye açısından açığa çıkardığı durum “şaşkınlık” olarak özetlenebilir. AKP’nin “bölgesel” ve hatta “küresel” bir aktör olma iddiasının motive ettiği mesnetsiz dış politikası çökmüştür. Nitekim “bölgenin ağabeyi olacağız” heveskârlığını dillendiren kalmadı. Türkiye AB hedefini bölgede ortaya çıkmasına “öncülük” edeceği “Sünni eksen”e kurban ederken kendisini de “etkisiz eleman” konumuna sürüklemiştir.
Musul Konsolosluğu’ndaki 49 Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının IŞİD’in elinde “rehin” tutulmasının, hiç kuşkusuz hükümetin elini kolunu bağlayan bir etkisi vardır. Fakat meselenin bu ve bu kadar olmadığı da bilinmektedir. Bir an önce Esad rejiminin yıkılması için bölgede ne kadar “aşırı” oluşum varsa doğrudan veya dolaylı şekilde yardım edildiği “sır” olmaktan çıkmış bir gerçektir. Ve bu, “olur böyle hatalar” denerek geçiştirilecek gibi değildir.
ABD, İngiltere ve Almanya tarafından yakından “izlendiği” ortaya çıkan Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde olası sorunların ciddiyeti, geçen cumartesi günüWall Street Journal’da yayımlanan bir makalede çok açık ortaya konuldu. Makalede Türkiye için “uzun süredir Batı’nın dostu olmayı bıraktı” denirken, İncirlik Üssü’nün Irak Kürdistan’ına taşınması gerektiği savunuldu. Bu, olası gelişmeler açısından bir “işaret” değeri taşıdığı için önemli.
ÇÖZÜM SÜRECİ...Buradan hareketle PKK de dâhil Kürtlerin Ortadoğu’da önem kazanan bir “aktör” hâline geldiğini söylemek, sadece görünen köyü işaret etmek oluyor. Bunun Türkiye için en doğrudan sonucu, Çözüm Süreci’nin gidişatını tayin etme imkân ve inisiyatifinin giderek sınırlanmasıdır. Hüseyin Yayman’ın deyişiyle “gemi” limandan ayrılmıştır, evet, ama acaba ilerlediği fırtınalı sularda nasıl ve nereye doğru yol almaktadır? “Kaptan” rotaya hâkim midir?
Çözüm Süreci’nin geleceği, her zamankinden daha fazla bölgedeki gelişmelerle iç içe geçmiştir. Türkiye’nin “etkisiz eleman” konumunda kaldığı içine girilen yeni süreç Irak ve Suriye’de bir yeniden yapılanmanın temellerini atmaya adaydır. Ve Kürtler bunu kendileri için bir tarihî fırsata çevirmeye en yakın güçtür. Yüksek sesle dillendirmeseler de herhalde süreci koordine edenler de bunu görmektedir tabii..
DURUŞMA...Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Ekber Doğan, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın belediyeciliği üzerine gözlemlerini basınla paylaşınca, hakkında hapis cezası ve kamu görevinden atılma istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşması yarın Mersin Adliyesi’nde. Bu dava düşünce, ifade, eleştiri özgürlüğüne yöneltilen ciddi bir tehdittir ve sadece Ali Ekber Doğan’ın “kişisel” sorunu değildir. Kamuoyunu duyarlı olmaya davet ediyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.