İRLANDA MESELESİNDEN KÜRT MESELESİNE
Hilal Kaplan
03 Aralık 2011 Cumartesi 11:08
Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün düzenlediği ve İrlanda Dışişleri Bakanlığı'nın ev sahipliğini yaptığı, İrlanda barış süreci hakkında bilgilenmek için Türkiye'den kalabalık bir heyetin katıldığı toplantıdan sonra yurda döndük. Ak Parti, CHP ve BDP'den toplam sekiz milletvekiliyle Kürt meselesine kafa yoran gazeteci, akademisyen ve sivil toplumcuların bulunduğu bu gezi sanırım sadece benim için değil, tüm katılımcılar için de çok öğretici bir deneyim oldu. Üstelik yumrukların sıkıldığı ve safların sıklaştığı kritik bir dönemde barışı dert edinen böyle bir çabanın olması bile tek başına oldukça anlamlı.
Yarından itibaren gezideki toplantıların ayrıntılarını bu köşede ele almaya çalışacağım ancak İrlanda barış sürecine geçmeden önce barışla sonuçlanan çatışmanın tarihsel arka planını ve altında yatan sosyolojik dinamikleri irdelemek gerek.
İrlanda'da uzun yıllar Britanya hakimiyeti devam etmiş, bugün Kuzey İrlanda'da hâlen devam ediyor denebilir. İrlanda toplumunu ayıran temel siyasî tartışma, Britanya hakimiyetinin devamını isteyenler ile istemeyenler arasında sürüyor. Bu ayrılığın kökeniyse teorik olarak Hıristiyanlık içindeki Reformasyon dönemine, tarihsel kırılma noktası olaraksa 1690'de Katolik olan Kral James ile Protestan olan Kral William arasında gerçekleşen Boyne Savaşı'na kadar geri götürülebilir. Katolik olan Kral James, bu savaşta yenildiğinden İrlanda'da Protestan hakimiyeti uzun yıllar devam etmiş. Bu gün bile, 12 Temmuzlarda yapılan Boyne Savaşı anmalarında Kuzey İrlanda'daki Protestan İrlandalıların askerî yürüyüş yapıp Katolik mahallelerine yakın mekânlardan geçmeleri sorun yaratabiliyor.
Zamanına göre bile oldukça merkezî ve katı bir yönetim anlayışını benimseyen Britanya hakimiyetinden kaynaklanan bastırılmışlık, ara sıra ortaya çıkan küçük isyanlar istisna edilirse, uzun süre devam ediyor. 1916'da dört İrlandalı isyan lideri postaneyi basıp 800 yıllık Britanya hakimiyetine karşı bağımsızlık bildirisi yayınlıyorlar. Bildiri anında Dublin'de yayılıyor. Britanya ise tipik bir sömürgeci devletin yaptığını yapıp isyancıları yakalatarak kurşuna dizdiriyor. Halk ayaklanıyor. Sonunda kısa bir zaman içinde, Protestan nüfusun yoğun olduğu Kuzey İrlanda dışarıda bırakılarak, 1921'de İrlanda'nın bağımsızlığı kabul edilmek zorunda kalınıyor. (Postane bildirisi şu anda İrlanda Cumhuriyeti'nin parlamento binasının girişinde asılı...)
Kuzey İrlanda'da Protestanlar ve Katolikler hayatları boyunca nerdeyse diğer mezhepten kimseyle tanışmadan yaşıyorlar. İlkokuldan üniversiteye, oturulan mahallerden evlilik seçimlerine kadar iki mezhep mensuplarını tam ortadan ikiye ayıran bir hayat biçimi hüküm sürüyor. Güneyde yer alan İrlanda Cumhuriyeti'ndeyse siyasal hakimiyet tamamen İrlandalılara ait olduğundan ve Protestanların büyük çoğunluğu da zaten Kuzey İrlanda'da yaşadığından toplumsal açıdan büyük bir bölünmüşlük yok denebilir.
Toplumsal ayrışmanın bu kadar yoğun yaşandığı bir coğrafyada barış sürecinin taraflarıyla görüşürken "Türkiye'de neden olmasın?" sorusu ister istemez sık sık aklıma düşüyor. Sekiz yüz yıllık bir tarihi olan, son elli yılının otuz yılını iç savaşla geçirmiş, kadın-çocuk binlerce sivilin ölümüne sebep olan, tam ortasından bölünmüş bir toplum söz konusu olduğunda bile barış tesis edilebilmiş, IRA'nın silah bırakması sağlanabilmişse gerçekten "Türkiye'de neden olmasın?" Kürt meselesinin tarihi yüz yıldan bile daha azken, Kürtlerin büyük çoğunluğu kendisini "Türk devletinin sömürgesi" olarak görmüyorken, otuz yıldır süren savaş iç savaşa evrilmemişken, Türklerle Kürtler hayatın her alanında beraber var olabiliyorlarken Türkiye'de neden olmasın?
Yarın, İrlanda barış süreciyle Türkiye'deki süreci karşılaştırıp bu soruya cevap arayarak devam edeceğiz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.