22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara12°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

İRLANDA BARIŞ SÜRECİNDE MEDYA VE SİVİL TOPLUM

Hilal Kaplan

04 Aralık 2011 Pazar 12:53

Dünkü yazımda İrlanda toplumunun bölünmüşlüğüne rağmen kanla yıkanan otuz yılın ardından barışı sağlanabilmesine dikkat çekmiş, "neden Türkiye'de olmasın?" diye sorarak bitirmiştik. O yüzden bu yazıda aradaki farkları görmek için İrlanda barış sürecinde medya ve sivil toplum aktörlerinin söylem ve tutumlarına odaklanacağız.

Medya ayağıyla ilgili olan toplantıda konuşan gazetecilerden birisi çeşitli medya organlarında kırk yıl gazetecilik yapmış ve Siyasî Muhabirler Sendikası Eski Genel Sekreteri olan Eoin O'Murchu'ydu. Kendisi ilk olarak medyanın sürecin "doğal dostu" olmadığını vurguladı. "Medya, patronlarının görüşünü yansıtır" diye ekledi. Barış sürecinde inisiyatifin önce siyasilerden geldiğini ve medyanın hep devletin gerisinde kaldığını söyledi. Tarafları kötücülleştirmekte medyanın âdeta bir yarışa giriştiğini belirtti. Çünkü "medya bundan on yıl sonrasını düşünerek haber yapmaz, bugün olana bakar" dedi. Barış gazeteciliğinin tarafların ve sürecin olumlu yanlarına odaklanmayı, nesnel bir dil kullanmayı gerektirdiğine dikkat çekti. "Basın özgürlüğü, güçlü eleştiri yapabilme özgürlüğüdür" cümlesi bu toplantıdan aklımda kalan önemli cümlelerden biriydi.

Toplantıdan sonra Türkiye'de medyanın sorununun sürecin "doğal dostu" olmamasından değil; belki de taraflara "fazla dost canlısı" olmasından kaynaklandığını düşündüm. Zira Türkiye'deki medya yapısında, otosansür tehlikesini ciddiye almayı bir yana bırakın, diğer gazete ve gazetecilerin nasıl sansürlenmesi gerektiği noktasında gönüllü bir biçimde hükümetle iş tutan medya patronları ve gazetecilerden geçilmiyor. Diğer yandan, marjinal olsa da bölgede etkili olan bir "PKK medyası" var ve onlar da 'dost canlısı' doğaları gereği PKK'nın her yapıp ettiğini haklılaştırmak ve meşrulaştırmakla meşgul. Böyle olunca da aktörlerin değil ama hakikat ve barışın tarafında durmaya çalışan gazeteciler sıklıkla karalamaya maruz kalıyor. Demokratik Gelişim Enstitüsü ve onun organize ettiği bu bilgilenme gezisine katılanları PKK yanlısı gibi göstermeye çalışanlar bu karalama tarzı gazeteciliğe iyi bir örnek teşkil ediyor. Onlara gereken cevabı geziye katılan Ak Parti'li, CHP'li ve BDP'li vekiller ile iki toplantımıza iştirak eden İrlanda Büyükelçimizin vereceğini düşündüğümden muhatap almayı bile gerekli bulmuyorum. Unutmadan, Ak Parti İzmir milletvekili Mehmet Tekelioğlu'nun isabetli sorusu üzerine O'murchu'nun barış süreci ilerledikçe bazı gazeteci ve köşe yazarlarının yanıldıklarını kabul ettiklerini söylediğini not ederek sivil toplumun rolüne geçelim.

Sivil toplum ayağına dair heyetimizi en çok etkileyen isim, barış sürecinde en aktif rolü oynamış sivil toplum kuruluşu olan Glencree'nin direktörü Ian White oldu. White, barış sürecinden akılda tutulması gereken üç temel ders çıkardıklarını anlattı. Bunlar sırasıyla şöyleydi:

1. Toplumsal tabanı olan bir güvenlik sorununa, sürdürülebilir bir güvenlik çözümü yoktur. Sorun toplumsal-siyasal kaynaklıysa, çözüm de öyledir.

2. Çatışan tarafların bir birlerine güvenmesi şart değildir. Güvenmeleri için de bir sebep yoktur zaten. Önemli olan sürecin kendisine güvenmektir. Bu da karşılıklı verilen sözlerin tek tek tutulmasıyla gerçekleşebilir.

3. Çatışma sebepleri bir anda tümden ortadan kaldırılamaz. Önemli olan şiddeti askıya almanın yolunu açacak şekilde süreci yönetmektir.

Glencree, Kuzey İrlanda'da şiddetin zirve yaptığı bir dönemde, 1974 yılında kurulmuş. İlkin, hiçbir taraf bu kuruluşa güvenmiyormuş. Zaman içerisinde, yoğun iletişim ve hakkaniyetli tutumları sayesinde her tarafın güvenini kazanıp, onlar arasında bir iletişim ağı kurulmasına vesile olabilmişler. Bunu nasıl becerdikleri sorulduğundaysa "Taraflara eşit mesafede durduk, asla iletişimi koparmadık ve gerektiğinde her tarafı eşit biçimde incitmekten kaçınmadık" diye cevapladı.

Anlayacağınız İrlanda'ya barış, gerek sivil toplum gerekse medyada verilen çaba bağlamında taraflara 'muhip' olanlar eliyle değil, gerektiğinde her kesime 'muharip' olmaktan çekinmeyenler eliyle gelmiş...

Barış sürecinin başbakanlarından Bertie Ahern ve Sinn Fein'in sarsılmaz lideri Gerry Adams'a kadar görüştüğümüz siyasilerle ilgili izlenimlerimi de yarın paylaşacağım.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.