04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

IRKÇILIK, BİLİM, FAŞİZM

Roni Margulies

18 Ağustos 2012 Cumartesi 05:10

Beyaz ırk en üstün ırktır, değil mi?

Beyaz olmanın bir üstünlük işareti olduğu, en yoksul Estonyalısından en zengin İngiliz’ine, en eciş bücüş İspanyol’undan en aristokrat görünümlü Fransız’ına kadar, tüm Avrupalı ırkçıların en temel inancı.

Avrupalı beyazların gidip kurduğu ülkelerde, Amerika’da, Avustralya’da, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, İsrail’de de yaygın bir inanç.

Hatta o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Allah’ın Türkiye’sinde bile, bir Alman’ın bir Arap’tan veya Etyopyalıdan birazcık da olsa üstün olduğu inancı, hiç kuşkum yok, yaygındır.

Bu kadar çok insan inandığına göre, belki de doğrudur, değil mi?

Değil.

Beyazların niye beyaz olduğunu artık biliyoruz. Ve üstünlükle filan hiç alakası yok.

D vitaminiyle alakalı.

Ten rengini açıktan koyuya doğru derecelendirip dünya haritasına yansıtınca, çok net bir resim çıkıyor. En çok ve en yoğun güneş alan bölgelerden (yani ekvator ve yakınları) en az güneş alan bölgelere doğru (yani kutuplar) gittikçe, ten rengi de siyahtan beyaza dönüşüyor.

Niye?

Orta Afrikalılar sürekli güneş banyosu yaptığı için değil, hayır.

İnsan teninin koyu renk olması deride bulunan melanin adlı maddeden kaynaklanıyor.

Melanin, güneşten gelen ışınlara karşı koruyucu bir işlev görüyor. Zararlı radyasyon ışınlarını kesiyor. Bu ışınların yol açtığı deri kanserlerini engelliyor.

Ama güneş sadece zararlı değil. Faydası da var, insan vücudu bu ışınları D vitaminine dönüştürüyor.

Afrika’da güneş çok fazla, kanser tehlikesi var, deride çok melanin olması (yani siyah olmak) faydalı bir şey, çünkü güneşi ve kanseri engeller. Kuzey Avrupa’da güneş çok az, kanser tehlikesi yok, ama D vitamini eksikliğinin yol açtığı raşitizm tehlikesi var, deride az melanin olması (yani beyaz olmak) faydalı, çünkü güneş engellenmez, D vitamini çoğalır, raşitizm tehlikesi azalır.

(Meraklısı için not: Jablonski, N.G, Chaplin, G. (2010), “Colloquium Paper: Human skin pigmentation as an adaptation to UV radiation”. Proceedings of the National Academy of Sciences 107: 8962-8).

İnsan 60-70.000 yıl önce Afrika’nın kuzeydoğu köşesinden çıkıp dünyaya yayılmaya başladığı noktada, bütün insanlık siyahtı.

İnsan güneşsiz kuzeye doğru yayıldıkça, deri kanseri tehlikesi azalıp raşitizm tehlikesi arttıkça, deride daha az melanin olmasına ve beyazlaşmasına yol açan bir mutasyon insanın çevreyle daha uyumlu olmasını sağladı ve kuzeyli toplumların tümüne yayıldı.

Bugün Avrupa’da yaşayan Afrikalılar arasında raşitizm, Afrika’da yaşayan Avrupalılar arasında deri kanseri oranları ortalamanın çok üzerinde.

Uzun lafın kısası, “beyazlık” bir üstünlük göstergesi değil, insan vücudunun bir hastalığa karşı geliştirdiği bir önlem.

Buraya kadarı, bilim.

Bir de, bilime benzeyen ama bilimle alakası olmayan şöyle şeyler var.

Antropometri
(antropos = insan, metron = ölçü) 19. yüzyıl Avrupa’sında yaygınlık kazanan bir “bilim”. Çeşitli özelliklerini ölçüp biçerek insanları sınıflandıran bir “bilim”.

Örneğin Arthur de Gobineau, İnsan Irklarının Eşitsizliği Üzerine bir Deneme adlı kitabını (1855) bu “bilim” temelinde yazmış. İnsanların üçe ayrıldığı ve ari ırkın üstün olduğu sonucuna varmış.

Georges Vacher de Lapouge
da Ari İnsan ve Sosyal İşlevi adlı kitabını (1899) bu “bilim” temelinde yazmış. Çok daha fazla ırk bulmuş. Bir uçta “Ari beyaz, dolikosefal ırk”, diğer uçta “brakisefal” (kısa ve geniş kafalı) ırk. Türkleri bu iki uç arasındaki “Homo alpinus” sınıfına sokmuş. “Homo africanus” ise sınıflandırmaya bile girmemiş.

Bunlara benzer sınıflandırmalar saymakla bitmez.

Ve hepsi “bilim insanları” tarafından yapılmış. Hepsinde veriler, ölçümler, hesaplar, deneyler, uzun kaynakçalar var.

Ve hepsinde, nedense, beyaz Avrupalı en üstte, Afrikalı en altta, Türk de Afrikalıya yakın bir yerde.

Ve hepsi, 19. yüzyılda Afrika’yı talan eden emperyalizmi ve köleciliği meşrulaştırmış, 20. yüzyılda da Hitler Nazizmi’nin temel dayanaklarını oluşturmuş.

Irkçılık, bilim kisvesi altında yapıldığı zaman ırkçılık olmaktan çıkmaz.

Uludağ Üniversitesi yönetimi, İlahiyat Fakültesi dergisinde Yahudilerin millî karakterini “küfür, şirk ve nifak” olarak tanımlayan makaleyi inceleyeceğini söylemiş.

Neyi inceleyeceksiniz be?

Bilimselliğini mi?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.