İRAN’DA KÜRT HAREKETİ
Bayram Bozyel
17 Şubat 2018 Cumartesi 15:22
2009 yılında yaşanan kapsamlı kitle hareketinden sonra, İran’da halk bu yılın ocak ayının başında yeniden meydanlara çıktı. Başta Meşhed ve Kum gibi dini merkezlerde hükümete karşı başlayan protesto gösterileri kısa sürede başkent Tahran olmak üzere 30’dan fazla kente yayıldı. İran’da sokağa çıkan göstericiler ilk planda işsizlik, yoksulluk ve rüşvet gibi sosyal ve ekonomik içerikli talepleri dile getirdi. Daha sonra protestoların siyasi dozu arttı ve kitleler doğrudan mollalar rejimini hedef alan sloganlar atmaya başladılar. Meydanlara çıkan göstericiler genellikle toplumun az gelirli kesimlerinden oluşuyordu, ancak eylemelere öğrenci, orta sınıf ve okumuş kesimden katılım da az değildi.
Bu arada gözlerden kaçan bir nokta şuydu. İran’da kitleler rejimi protesto etmek amacıyla sokağa çıkmadan birkaç gün önce, Cumhurbaşkanı Ruhani parlamentoda yaptığı bir konuşmada ülkenin bütçesinden en büyük payın orduya gittiğini belirtiyor, ancak buraya giden parasal kaynakların nerede ve nasıl harcandığına dair şeffaflığın olmadığını ileri sürerek bu durumdan şikâyet ediyordu. Kitlelerin sokağa çıkmasında Cumhurbaşkanı Ruhani’nin söz konusu çıkışının bir etkisinin olup olmadığı bilinmez, ancak olayların başlamasından hemen sonra rejimi oluşturan bütün aktörlerin sokağa çıkan eylemcilere karşı birleşmesi gecikmedi.
İran’da kitlelerin meydanlara çıkışından hemen sonra rejim Devrim Muhafızlarını eylemcilerin üzerine sürdü. Silahlı muhafızların halkın üzerine açtığı ateş sonucu 30’dan fazla insan öldü, yüzlercesi yaralandı. Ayrıca binlerce rejim muhalifi gözaltına alınarak yoğun işkencelere uğradı.
Söz konusu eylemler İran Kürdistan Bölgesi’ne de eşzamanlı olarak yansıdı. Rejimin silahlı güçleri Kirmanşah ve Sinê’de sokaklara çıkan göstericilere çok daha acımasız yöneldi. Ordu güçlerinin açtığı ateş sonucunda burada 12 kişi öldürüldü, yüzlerce kişi de yaralandı. İran’da yaşanan toplumsal olaylarda gerçekleşen 30 dolayındaki ölüm olayından 12’sinin Kürdistan’da yaşanması tesadüf değildi. Rejim, Kürdistan’daki protestocuların üzerine daha şiddetli bir biçimde yürüdü, burada gözaltına aldığı eylemcilere uyguladığı vahşi işkenceler sonucunda birçok Kürt yaşamını yitirdi.
Rejimin başvurduğu acımasız yöntemler ve kitle hareketinin herhangi bir siyasi önderlik ve programdan yoksun olması, söz konusu hareketin daha fazla sürmesini imkânsız kıldı.
Doğu Kürdistanlı siyasi liderler, kendilerinin bilinçli olarak Kürdistan’da kitleleri sokaklara çıkmaya teşvik etmediklerini dile getiriyorlar. Kürt liderlerine göre Kürdistan’da insanların meydanlara çıkması onları rejimin doğrudan hedefi haline getirecekti. Böyle bir durum, rejimin başlayan ayaklanmayı bir “ayrılıkçılık” meselesi olarak göstermesine ve böylece ülkenin geriye kalan bölgelerinde baş gösteren kitlesel eylemleri manipüle etmesine yol açacaktı
İran’ı yakından gözlemleyen otoriteler, İran’ın tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşadığı görüşünde birleşiyor. Onun kısa sürede bu derin krizi aşmasının imkânsız olduğu iddia ediliyor. İran, Ortadoğu’da güçlü emperyal ve yayılmacı arzulara sahip bir ülke ve gelinen aşamada söz konusu emperyal politikanın limitlerinin sonuna geldi. İran neredeyse Bağdat’ı tek başına yönetiyor. Irak’ta koca bir Haşdî Şabi ordusunun giderlerinin önemli bir kısmı Tahran’ın kasasından çıkıyor. Esad rejimi son yedi yıllık iç savaşta Rusya’nın yanı sıra İran’ın desteği sayesinde ayakta kalmayı başardı. İran’ın askeri ve siyasi desteği olmasaydı Esad rejimi çoktan devrilip gitmiş olurdu. Suriye gibi bunca yıllık bir iç savaşın İran’a yol açtığı ekonomik maliyet kolay katlanılır gibi değil. Benzer şekilde İran, son birkaç yıldır Sünni dünyanın lideri Suudi Arabistan güdümündeki Yemen rejimini devirmek için mücadele eden Husileri desteklemek amacıyla bütün varlığını seferber etmiş durumda. Buna bir de Lübnan’da Hizbullah örgütüne verdiği destek eklendiğinde, bütün bu emperyal yayılmacılığın İran ekonomisine bindirdiği astronomik düzeydeki ekonomik yükün ulaştığı boyutları tahmin etmek zor değil.
Geriye kalan ekonomik kaynaklar ise içerde çarçur edilmekte, teokratik rejiminin dayandığı militarist, istihbarat ve mollalar sınıfı arasında bölüştürülüp tüketilmektedir. Yayılmacı politika, savaş ve silahlanmaya giden bütün bu kaynakların İran halklarının ekmeğinden ve geçim kaynağından kesildiğine kuşku yok. Dışarıda harcanan yüksek ekonomik kaynaklar, içerdeki hırsızlık ve yolsuzluklar geniş halk kitleleri her geçen gün daha çok bezdirmektedir. Bütün bu tablo içinde giderek yoksullaşan ve her şeyini kaybetme noktasına gelen İran haklarının kısa bir zamanda yeniden ayaklanması kaçınılmaz. Böyle bir kalkışmanın ise en geç iki üç yıl içinde gerçekleşeceği ve mevcut çağdışı teokratik rejimin esas olarak böyle bir kalkışma sonucunda çökeceği konusunda yaygın bir kanaat söz konusu.
Kürtlere gelince; İran Kürt hareketi çok köklü siyasal, kültürel ve diplomatik bir mücadele birikim ve deneyimine sahip olmanın avantajlarına sahip. Kürt partilerinden KDP-İ, KDP, Komela, Komela Komünist ve Xebat adlı Kürt partilerin uzun bir süredir hazırlıklarını yürüttükleri Kürdistan Cephesi oluşturma süreci son aşamasına gelmiş durumda. Bu partilerden bazıları ayrıca Kürdistan’da siyasi çalışma yürüten Peşmerge birimlerine sahipler. Bütün bu partilerin Kürdistan’da kitlelerle küçümsenmeyecek ilişkileri var.
Doğu Kürdistan siyasi güçleri, aynı zamanda diğer etnik unsurların; Belucî, Azeri, Acem ve Arap halklarını temsil eden siyasal örgütlerin de içinde bulunduğu İran Halklar Kongresi ile yakın bir diyalog içinde bulunuyorlar.
Doğu Kürdistanlı siyasi liderlere göre İran’a dışarıdan bir askeri mücadele çözüm değil. Tersine bu tür girişimler rejimin kitleleri milliyetçi ve dini refleksler etrafında daha kolay harekete geçirmesine imkân sağlar. Ancak uluslararası toplumun İran’a uygulayacağı istikrarlı bir askeri ve siyasi ambargo rejimin çöküşünü hızlandırabilir. Bu açıdan Obama yönetimin 2014 yılında İran’la yaptığı Nükleer Anlaşmanın rejime ciddi bir kan taşıdığının altı çiziliyor.
İran’da rejimi devirmek tek başına Kürtlerin yapabileceği bir şey değil. Görünen o ki İran’daki çağdışı rejim, İran halklarının ortak mücadelesi ve İran genelindeki ortak bir toplumsal kalkışma ile yıkılacak. Kürt hareketi ise; derli toplu duruşu ve örgütlülük düzeyiyle gelecekte rejimi değiştirecek İran muhalefeti bakımından önemli ve güçlü bir temel oluşturmaktadır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.