23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara16°C
  • İzmir13°C
  • Berlin3°C

IRAK’IN SONU. GERÇEKTEN Mİ?

Joost Lagendijk

21 Haziran 2014 Cumartesi 05:53

Bu haftaki Time Dergisi kapağı öyle söylüyor: Irak’ın Sonu. Dikkat edin, soru işareti eklenmemiş.

Bu, bildiğimiz Irak devletinin mezar kazıcısı olarak görülen Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) çarpıcı ilerleyişine dair medyada yapılan çok sayıda haberin mümkün olan en kısa özeti. Önceki yazımda açıkladığım üzere, IŞİD’e neredeyse saplantılı şekilde odaklanmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Zira bu odaklanma, siyahlı adamların Ortadoğu haritasını yeniden çizmeye kadir olduğunu öne sürüyor ve Kürtlerin güçlenmesinin çok daha kalıcı olan sonuçlarını gözden kaçırıyor. Benzer nedenlerden ötürü, Irak’ın bitişi üzerine spekülasyonda bulunmak da bence medyanın aldatıcılığının ve kestirme sonuçlara atlamasının bir başka örneği.

Bu tür vaktinden önce varılmış yargılara yönelik itirazlarımı, yazık ki ana akım medyada genellikle göremediğimiz en iyi bölge uzmanlarından bazılarının çalışmalarına dayandırıyorum. Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesinden çok önce, bu uzmanlar Suriye ve Irak’taki durumun bazı mevcut manşetlerde yansıtıldığından çok daha karmaşık olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Onların argümanlarından bazılarına değinmek isterim.

Lübnan gazetesi The Daily Star’da, Marlin Dick, bugünlerde Irak’ta tanık olduğumuz şeyin, yalnızca bir dizi askeri ilerlemeden ibaret olmadığını, çok karmaşık bir fenomen ve yaygın bir hoşnutsuzluğun ifadesi olduğunu öne sürüyor. “Uzmanlar, Irak’taki gelişmelerin, en az birkaç düzine grubun, Nuri El Maliki yönetiminin Sünnileri yabancılaştıran politikalarında menfaat sağlamak üzere bir araya gelmesinin sonucu olduğunu söylüyor. İsyanın en görünür unsuru şimdilik IŞİD, ama o da bir dizi kafası karışık yerel aktörün, Selefi Irak Sünnilerinin müphem şebekelerinin yanı sıra önde gelen aşiretlerin temsilcileri ve Baas Partisi’nin kalıntılarıyla işbirliği içinde çalışıyor.”

Washington Post’ta, Arap ülkelerinde Maliki rejimine karşı isyanın popülaritesinin küçümsenmemesi gerektiği uyarısını yapan Marc Lynch de aynı noktaya vurgu yapıyor. Çoğu Arap, Iraklı Sünnilerin Maliki’ye ve onun Tahran’daki siyasi ustalarına yönelik kızgınlığını anlayışla karşılıyor ve yalnızca Maliki’yi yerinde tutma amaçlı olursa IŞİD’e yönelik bir Amerikan askeri operasyonunu desteklemeyecekler.

Lynch’in vardığı sonuç şöyle: “IŞİD ve hâlihazırdaki bazı Iraklı Sünni müttefikleri arasındaki ittifak, onlara ancak artık inanmadıkları siyasal sistem içerisinde yeniden yer alma seçeneği verildiğinde kırılabilir. Tek başına, hakiki bir siyasi değişim getirme önceliği olmaksızın Maliki’yi destekleyecek hava saldırıları ya da askeri yardım, direnişin muhtelif kollarını IŞİD’e yakınlaştıracaktır. Siyasi reform, askeri operasyonun gerçekleştirilmesinden sonraya ertelenebilecek bir lüks değil, bir kez daha IŞİD’in daha geniş ve daha iri Sünni güçlerden ayrı düşmesini sağlamanın anahtarı niteliğinde.”

Lynch’in tavsiyesi ‘Müslüman Demokrasisinin Uyanışı: Din, Modernite ve Devlet’ (‘The Awakening of Muslim Democracy: Religion, Modernity and the State’) kitabının yazarı Joyceline Cesari’nin analiziyle birebir örtüşüyor. Cesari’ye göre, IŞİD’in yükselişinin temel nedeni, Irak’ta Şii ve Sünniler arasındaki güç dağılımının dengesizliği. Cesari’nin önerdiği çözüm şu: “İhtilafın başarılı bir şekilde düzenlenebilmesi, temel nedenin (burada temel neden iktidar paylaşımı) kabulünü ve tatbikini gerektiriyor, çatışmanın şiddetli semptomlarının askeri olarak önlenmesini değil. Bu durumda, IŞİD’i yenmek kesinlikle gerekli, ama yeterli değil. Iraklı yöneticiler açısından Sünniler, Şiiler ve Kürtler arasında ulusal bir uzlaşmanın koşullarını yaratmak ve her topluma şiddete başvurmayı ortadan kaldıracak yeterli korumayı sağlayan anayasal bir anlaşma planlamak kaçınılmaz.” Başka bir deyişle: Çok sayıda uzman, Maliki’yi politikalarını kökten değiştirmeye zorlayarak ya da tercihen Maliki’nin yerine daha az mezhepçi ve kutuplaştırıcı bir başbakan getirerek, Irak’ın hâlâ kurtarılabileceğine inanıyor. Bunu sağlamak için ABD, İran ve Iraklı Kürtler arasında bir tür işbirliği ve koordinasyon zorunlu. Irak’ın sonuna henüz gelinmedi. Olası bir parçalanmanın çok fazla öngörülemeyen sonucu olacağını akıldan çıkarmayarak, bence hepimiz böyle olmadığı için memnuniyet duymalıyız.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.