İNSANI ASIL KİRLETEN ŞEY!
Ersin Tek
10 Kasım 2013 Pazar 23:29
‘‘Kutsal, tutkusuz bir şeydir akıl’’ der Aristoteles.
Saf olmayanı kavramak, bilinecek olanı, bilinmesi gerekeni bilmek için uygun olan öncelikli uzuv akıldır. Bu yüzden, akıl(kalbin derini) kutsaldır.
Türkiye’de yaşıyorsanız eğer, aklınıza mukayyet olmalısınız. Çünkü, aklınızın dağılması, işlevsiz bırakılması ve kutsallığının yerle bir edilmesi çok kolaydır bu memlekette.
Gündem ve siyaset müptelası/aptalı bir ülkede aklın yok edilmesi öylesine kolay bir iştir ki. Başbakanın veya herhangi bir siyasetçinin ağzından çıkan en ufak bir saçmalık dahi tüm ülkenin gündemine dönüşebiliyor, gözleri/algıları perdeleyip haftalarca herkesi ardından sürükleyebiliyor.
Aklınızın dağılması demek, ülkenin içerisinde döndüğü yalanı, sürüklendiğiniz felaketi görmemeniz ve vurdumduymaz, korkak, dilsiz biri olmanızın kaçınılmaz olacağı anlamına gelir. Böyle olunca da, büyük yalanın ve felaketin seyircisi olmaktan öteye geçemezsiniz. Seyirci olmak masum sayılmaya, sorumluluktan kurtulmaya, felaketten kaçmaya yetmez; sonuçları ve hesabı çok daha ağırdır.
Aklın dağılmasını sağlayan çoğu etken, ‘günahsız maskelerin’ ardına gizlenmiş olarak gelir ve sizi bulur, etkiler. Bunları tanımayı, öğrenmeniz gerekiyor. Bunlardan en yaygın olanı, kendilerini önemli, doğru ve ana konu olarak gösteren, saçma ve önemsiz yan olaylardır. Tabii bu yan olayları öyle hemen farketmek ve arınmak kolay iş değildir. Bu yan olayları farketmeniz için konsantrasyon gerekiyor.
Konsantrasyon, aklın dağılmasını önleme sanatıdır bir nevi. Konsantrasyon, öncelikle, tam bir kararlılık ve irade ister. Fakat, insan kafası çeşitlilik gereksinimi duyan, somut gerçekliklere, yan olaylara kanmaya meraklı bir yapıda olduğu için konsantrasyonu sürdürmesi zordur. Bu saptırıcı etkenlere karşı yapılacak şey, ana konudan, işin özünden(adaletten) uzaklaşmadan çeşitliliği kucaklamak, sağlıklı bir öncelik duygusu taşımak ve sistematik bir mücadele vermektir.
Anlayacağınız, konsantrasyonu sağlamadan aklınızı koruyamaz, ülkenin ve kendinizin gidişatını anlayamaz, etkileyemezsiniz. Bir ömür başkalarının yalanlarıyla yaşar ve nesne olmaktan kurtulamazsınız. Hayatınızdaki bu kısır döngü böyle devam eder. Ucuz siyaset, dar ideolojiler, sosyal medya hafızanızı iğdiş eder, geleneklerinizi/sohbetlerinizi/sevginizi/gündeminizi/aklınızı daha hızlı alıp götürür ve sizi eksik bırakır.
Hayat böylesine küçük ve çelişki dolu bir istasyondur. Siz de herkes gibi basit bir yolcu.
Yolcu, akıllı, uyanık ve sakin olmalıdır. Hata üstüne hata yapmamalıdır. Dikkatli olmalıdır. Duyguların/düşüncelerin bir labirent misali olduğunu bilmelidir. Her şey iç içe geçmiş bir haldedir. Bir bakmışsınız ki, kaşla göz arasında sevgiden nefrete savrulmuşsunuz. Bu durumlara kolay kolay düşmemek için sağlam bir inanç sahibi olmanız gerekiyor. İnanç, sağlam akılla olacak bir şey. Akıllı olmak için ise kendi acılarınıza/adımlarınıza/imtihanınıza bir anlam vermelisiniz. Acılarınızı, çelişkilerinizi, eksikliklerinizi, gündeminizi yok saymak, unutmak çözüm değil, kabullenmek, hak ettiği o derin anlamı vermek ve işlemek en doğrusudur. Tılsımı kaçmamalı hiçbir şeyin. Birileri sadece yemek ararken siz uçmayı da öğrenmenin derdinde olmalısınız. Bu yüzden, işiniz daha zor olacak, daha çok acı çekiyor olacaksınız, ama yine de geri dönmek ve pes etmek lüksünüz olmamalı. Bunun farkındalığını yaşamalısınız. Böylece yaşadıklarınız sonunda size daha çok olgunluk, daha çok inanç, daha çok akıl, daha çok kurtuluş getirecektir.
Unutmayın!
Yolunuz uzun ve meşakkatli. Umudunuzu ve sevginizi yitirmeyin. Hayat kısa ve zorunlu. Siz yolunuzda yürümeye devam edin. Dar kafalı siyasetçilere benzemeden, ucuz dünyevi hesaplar için Allah’ın yapmadığını yapmaya kalkışmadan, helal kıldığını haram, haramın kıldığını helal kılmadan, Allah’ın insana bahşettiği özgür iradeye saygıyı yitirmeden, yok etmeden, kimseyi incitmeden, üzmeden, kırmadan, yalnızca kendinizi hesaba çekerek ve kendi aklınızı/içinizi kirletmeden yürüyün bu yaşam yolunu…
İncil’deki şu bölüme iyi kulak verin, doğru anlayın, derin anlayın;
İnsanı Asıl Kirleten Şey
Halkı tekrar yanına çağırıp onlara, ‘‘Hepiniz beni dinleyin ve şunu anlayın’’ dedi. ‘‘İnsanın dışında olup içine giren hiçbir şey onu kirletmez; ama insanı kirleten insandan çıkandır! (İşitecek kulağı olan işitsin)’’
İsa eve dönüp kalabalıktan uzaklaşınca, havarileri ona bu benzetmenin anlamını sordular: O da onlara, ‘‘Sizin de mi anlayışınız kıt?’’ dedi. ‘‘Dışardan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletmeyeceğini anlamıyor musunuz? Çünkü bunlar, onun yüreğine değil, karnına girer, oradan da ayakyoluna atılır.’’ Bu şekilde bütün yiyeceklerin temiz olduğunu bildiriyordu.
Şunları ekledi: ‘‘Ama insanı kirleten, insandan çıkandır! Çünkü kötü düşünceler, ahlâksızlık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, iftira, kibir ve akılsızlık içerden, insanın yüreğinden çıkar. Bütün bu kötü şeyler içeriden çıkar ve insanı kirletir.’’ (Markos, 7 : 20-23)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.