İNADINA ANAYASA
Ferhat Kentel
24 Kasım 2012 Cumartesi 07:17
Pınar Selek davasındaki skandallar zinciri devam ediyor. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi daha önce Pınar Selek hakkında vermiş olduğu nihai beraat kararını yetkisi olmadığı hâlde geri aldı. Sadece Türkiye hukuk tarihinde değil, dünya hukuk tarihinde de eşi benzeri görülmemiş bu skandal Türk hukuk sisteminin nerelerde süründüğüne dair bir örnek olarak daha tarihe geçti.
12 Eylülcü ihtiyar darbeciler yargılanıyor. Pişman değillermiş. Bugün olsa gene yaparlarmış; yani gene asarlar, işkence yaparlar, sürerler, yakarlarmış. Onları ancak tarih yargılarmış. Perşembe günü Tan Oral çizdi; zavallılar tarihin onları yargıladığının farkında bile değiller.
12 Eylülcülere darbe yapma hakkını ve cesaretini veren kutsal devlet tabusu, Pınar Selek’i illâ yargılamak, illâ kafasını ezmek isteyen mahkemede hayatına devam ediyor.
Kutsal devlet fikrinin yeniden üreticileri, kutsal devlet fikrinden kendilerine vazife çıkaranlar kolay kolay yakamızdan düşmeyecekler.
Ama bu memleket adım adım aşmak zorunda onları. Bu adımlardan biri ise anayasa. Kutsallaştırılmış bir devlete yeni kutsallıklar bahşeden değil, devleti hiç olmazsa yeryüzüne indirecek bir anayasaya ihtiyacımız var.
İşte geçtiğimiz günlerde Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından hazırlanan Anayasaya Dair Tanım ve Beklentiler araştırması tam da bu ihtiyacın ne kadar somut bir hâle geldiğini gösteriyor.
Türkiye seçmen nüfusunu temsil eden bir örneklem nezdinde yürütülen anket çalışması sonunda ortaya çıkan rapor belki ara sıra hissettiğimiz, bulunduğumuz yere göre bazen abarttığımız, bazen görmemeye çalıştığımız çok sayıda veri içeriyor. Bunların çok azını bile yerimiz daraldığı için burada aktarmak mümkün değil. (Ayrıntılar için: http://www.tesev.org.tr/tr/haber/anayasaya-dair-tanim-ve-beklentiler-saha-arastirmas) Ama bir iki nokta var ki, gerçekten çok önemli ipuçları içeriyor ve bu memlekette her şeye rağmen umudun sönmeyeceğini gösteriyor.
Öncelikle şu: toplumu oluşturan bireyler genel olarak, belli bir konuda aynı anda birkaç duyguyu birlikte yaşayabilirler. Yani hayat sadece “evet” ve “hayır”, “siyah” ve “beyaz” şeklinde ikiye bölünmemiştir.
İşte bu toplum, bir yandan “devletin bekasına” vurgu yaparken, çok daha güçlü şekilde, bütün haklarıyla, adalet duygusuna uygun bir şekilde, eşit ve özgürce yaşamak istediğini dile getiriyor.
Toplum bütün karmaşıklığı ve gerilimleri arasında aynı anda hem “insan yerine konmak”, “insan gibi yaşamak” istiyor hem de böyle “adil” ve “insana saygılı” bir hayatı kurma çabası içinde, ayaklarını bastığı zeminin sarsılmasından duyduğu “korku” karşısında bir “güvence” arıyor.
Yani mutlak ve her şeyi tam da bizim istediğimiz gibi sihirli bir değnek işlevi görecek bir anayasa hiçbir zaman olmayacak. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sosyalize oldukları atmosfer içinde yaratılmış olan adeta “tanrısal” bir devlet fikri çoğumuzun içinde bir yerlerde duruyor.
Ancak “anayasa” sözkonusu olduğunda, “insana daha yakın bir metin” imajı zihinlerde uyanıyor. Bu metin bir “yeryüzü” metni ya da “insan ürünü” bir metin olarak “insan”ın önemini yansıtabilir. İnsanı koruyan bir anayasa, devletin “dokunulmaz kutsallığını” kıracak bir demokratik ve güvenilir araç hâline de dönüşebilir.
O zaman Pınar Selek’e öfkeyle saldıranları, darbe yapıp pişkinlikle savunanları engellemenin imkânları da artar.
*
Not: 399 haftadır Galatasaray Meydanı’nda kar, çamur, polis baskısı demeden toplanan Cumartesi Anneleri bu cumartesi saat 12:00’de 400. oturmaya hepimizi çağırıyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.