22 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara9°C
  • İzmir17°C
  • Berlin2°C

İLKER BAŞBUĞ'UN DEMEK İSTEDİĞİ...

Ali Bayramoğlu

10 Şubat 2010 Çarşamba 10:22

Emasya Protokolü'nün kaldırılmasının önemi ortada...

Bunun demokratikleşme istikametinde atılan en keskin adımlardan birisi olduğunu düşünüyoruz.

"Bu kadar kolaymış" ya da "bu kadar kolay mıymış" cümleleri sık sarf ediliyor.

Yanıt hem evet hem hayır...

Ortada siyasi kararlılık ve irade varsa, bıçak gibi kesip atmak kolaydır.

Ama bir yapılanma, o yapılanmayı mümkün kılan yasal bir çerçevenin ortadan kalkmasıyla buharlaşır mı?

İlk bakışta olması gereken budur.

Ancak Türkiye'de yaşadığımız, bu ülkede yorumların protokolleri, protokollerin yönetmelikleri, yönetmeliklerin yasaları yönlendirdiği, otoriterleşme sürecinin bu ters piramit tarafından beslendiği unutulmamalıdır.

2002 Mülki İdari Şûrâsı'nda konuyla ilgili raporda, "EMASYA Protokolü'nün Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeni iç güvenlik doktrinine esas olduğunu ve birlik yapılanmasının bu esasa göre şekillendiği" belirtiliyordu.

EMASYA Protokolü'ne göre Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde oluşturulan "İç Güvenlik Hareket Merkezi", ordu bünyesindeki kurulan iç güvenlik birlikleri, iç güvenlik konusunda istihbarat çalışması ve koordinasyonu yapan EMASYA birlikleri bu duruma açık örneklerdir.

1997'den 2010'a yaklaşık 13 yıl boyunca bu yapı yerleşti, pekişti ve çalıştı...

Tekrar soralım:

Protokolün iptaliyle bu yapılanma ortadan kalktı mı?

Soru sadece garnizonlardaki EMASYA merkezlerindeki fişler, planlar ve bunların imhasıyla sınırlı değildir.

Soru aynı zamanda yapılanmanın başka yasal referanslarla, farklı yorumlarla sürüp sürmediğidir.

EMASYA Protokolü'nün kaldırılmasının hemen ardından EMASYA Direktifi diye bir belgeden söz etmiştik.

Bu direktif Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan bir iç örgütlenme belgesidir. Son olarak 2005 yılında yenilenmiştir.

Bu direktifin 3/1/a maddesine göre Türkiye iç güvenlik açısından 17 bölgeye, 17 EMASYA bölgesine ayrılmıştır. Bu bölgelerin hangi komutanlıkların sorumluluğunda olduğu Silahlı Kuvvetler'in kendisini ne denli iç güvenlikle iç içe tanımladığının göstergesidir.

Sorumlu komutanlıklar şöyledir:

EMASYA Direktifi'ne göre: 2., 3., ve Ege Ordu Komutanlığı, Donanma Komutanlığı, EDOK. Komutanlığı, 2,3,4,5,6,7,8,9, ve J. Asayş. Kor. Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı, 15. P. Tümen ile 3. Kolordu K. Yardımcılığı ve 52. Zırhlı tümen...

Adeta tüm askeri birlikler...

Şimdilik iki hüküm aktaralım direktiften:

"Bütün personel şehir planları ve maketler üzerinde eğitilecektir" (3/3/a/III)

"Her yıl icrası planlanan Vatan serisi tatbikatlarda da EMASYA planlarına yönelik olayların enjekte etmesi sağlanacaktır." (3/3/a/VIII): (Yani Çetin Doğan'ın değil, ordunun işi var karşımızda...)

Evet, mesele işte bu yapılanmanın, ayrıca iç güvenlik birlikleri gibi uygulamaların kaldırılıp kaldırılmadığının takibidir.

EMASYA Direktifi 13 ayrı hukuki düzenlemeye gönderme yapıyor.

Kaldırılan protokol bunlardan sadece birisi...

Olağanüstü Hal Kanunu, Özel Güvenlik Hizmetleri Kanunu, TSK İç Hizmet Kanunu, TSK İç Hizmet Yönetmeliği, Jandarma Teşkilatı ve Görev ve Yetkileri bunların arasında...

En önemlisi 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu bunların arasında...

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un "EMASYA'ya ihtiyaç yok, İl İdaresi Kanunu ihtiyacı karşılar" demesinin anlamı bu olabilir mi?

Mevcut yapılanma başka yollarla devam edebilir mi?

Bu önemli bir sorun ve sorudur...

EMASYA Direktifi geçerliliğini yitirmiş midir?

Direktif genelge gücünde yorumlanabilir mi?

Kaldırılması için başka bir emre ihtiyaç var mıdır?

Denetlemek gerek...

Takip gerek...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.