27 Aralık 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara4°C
  • İzmir8°C
  • Berlin1°C

İKTİDARIN TRUMP SEVDASI

Amberin Zaman

30 Ocak 2017 Pazartesi 02:50

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, ayağın tozuyla Müslüman dünyasını ayağa kaldıracak bir dizi karara imza attı. Nüfusları ağırlıklı Müslüman olan yedi ülkenin vatandaşlarına, ABD’ye girmemeleri için ceza niteliğinde kısıtlamalar getirdi. Bundan böyle Irak, İran, Libya, Somali, Suriye, Sudan ve Yemen vatandaşları ABD’ye en az 90 gün boyunca giriş yapamayacak. Geçerli ABD vizeleri de olsa, ABD tarafından resmen mülteci olarak kabul edilseler de durum böyle.

ABD dışında AB üyesi ülke vatandaşlığı olanlar da listeye dahil. İlk başta ABD’de oturma ve çalışma hakkı sağlayan yeşil kart hamili olsalar da, yasaklı listede bulunan vatandaşların aynı uygulamaya tabi tutulacakları söylenmişti. Bugün Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Reince Priebus yeşil kart sahiplerinin uygulamadan muaf olduklarını açıkladı. Ama ABD’de kıyamet koptu bile.

Dün her din, ırk ve kesimden binlerce ABD’li başta New York’taki JFK Havalimanı olmak üzere ülkenin çeşitli havalimanlarına akın etti. Gece boyunca “Nefrete hayır,” “Korkuya hayır,” “Mülteciler burada isteniyor” sloganları attılar.

Sadece Müslümanları değil, yasaklı ülkelerin tüm vatandaşları, dolayısıyla Yahudi ve Hristiyanlar da uygulamadan etkileniyor. İnfial karşısında ABD’de bir federal mahkeme, Trump’ın kararnamesini geçici süreyle askıya alarak, havalimanlarında gözaltına alınanların sınır dışı edilmesini yasakladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, CIA ve diğer devlet kurumlarında Trump yönetiminin aleni ırkçı ve İslamofobik yaklaşımına tepki gösteren memurlar bu politikanın vereceği zararlarını içeren bilgi notların basına şimdiden sızdırmaya başladı.

Hukuki açıdan tam bir kaosa ve IŞİD gibi terör örgütlerinin ekmeğine yağ süren Trump’ın bu icraatı bütün dünya medyasının birinci haberi olmaya devam ederken Türkiye’de pek ilgi görmüyor.

Bugünkü (29 Ocak) gazete manşetlerine baktım. Reina saldırısını dahi ABD’nin üstüne yıkan kalemler sus pus. İktidarın amiral gemisi Sabah ve ABD karşıtı başlıklarıyla nam salan Yeni Şafak’ın birinci sayfalarında Trump’ın Müslümanlara yaşattığı bu eziyete değinen tek bir satır dahi yazılmamış.

Kendi başarısızlıklarını, hukuksuzluklarını, yolsuzlukları hep ABD komplosu olarak halka yuttururken, bir ABD başkanı, yıllarca mülteci kamplarında sürünen garibanlara tam ABD’ye yerleşme hakkı kazanmışken suratlarına kapıları kapatıp, “Hadi defolun” deyince gıkları çıkmıyor. Oysa üç milyona yakın Suriyeliye kapılarını açmış bir Türkiye’nin  Suriyeli mültecileri süresiz yasaklayan Trump’a söyleyecek pek çok sözü olmalı. Ama yok.

Bu suskunluk, herkesin anayasal güvence altında eşit sayılacağı “Batı standartlarında bir demokrasi getireceğiz” diye yola çıkan iktidarın ne gibi bir ahlaki ve siyasi aymazlığın içine saplandığının en net fotoğrafı.

Afganistan’da Çeçenistan da binlerce Müslüman sivili öldüren, Kırımı ilhak eden, Bosna’da, Suriye’de on binlerce sivilin katline imkan sağlayan Rusya baş müttefik. Dokuz Türk vatandaşının İsrailli komandolar tarafından öldürüldüğü Mavi Marmara dosyası kadük.

Bunların reel politik açısından doğru kararlar olabilir. Ama esas hüner bu gibi ağır lokmaları yutmayacak duruma kendini getirmemek. Köşeye sıkışmamak.

Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisizliği ve beklenmedik “El Bab’dan öteye gitmemek lazım” çıkışı bu gibi potansiyel sıkışıklıkların önünü almak için mi?

Trump’ı eleştirmemek, eleştirilmesine izine vermemek, gözüne girmek, Türkiye’nin yanına çekmek için mi? Eğer hesap buysa şimdiden söyleyeyim: Bu hesaplar boş çıkabilir. Evet, Obama hakkında çıkan hakaretamiz manşetler Trump hakkında çıkarsa gün gelir dikkatini çeker ve Obama gibi susmaz. Twit atar, tepki verir. En hafifinden dolar Türk lirası karşısında daha da fırlar.

Ancak daha şimdiden belli ki dış dünyanın ne deyip demeyeceği Trump ve dar çevresinin hiç umurunda değil. Bunun hesabını yapsa zaten o kararnameyi imzalamazdı. Olası yansımalarını hesaplardı. Örneğin, yasaklılar listesinde bulunan Irak ABD’ye misilleme babında gayet rahat “Biz de bundan böyle Bağdat’taki elçiliğinizin güvenliğini sağlayan ABD vatandaşı özel koruma şirketi görevlilerine vize vermeyeceğiz artık” diyebilir.

Trump için varsa yoksa tabanı. Beyaz, az eğitimli, İslamofobik, ırkçı ve kısmen kökten dinci muhafazakar tabanı. Onlara oynuyor taleplerini kale alıyor.  (Tam da bu yüzden 7 Ekim’den beri ‘FETÖ’cü’ olduğu bahanesiyle İzmir’de bir hapishanede tutulan Protestan rahip Andrew Brunson Türkiye’nin elinde her an patlayabilir.)

Trump karşıtlarını şeytanlaştırıyor. Eleştirel yaklaşan medyayı da yalancılıkla ve yancı olmakla suçluyor.

Bunlar Türkiye’de iktidarın özellikle Gezi’den beri başvurduğu yöntemler. Neticeleri ortada. Türkiye sadece hızla otoriterleşmiyor, aynı zamanda fakirleşiyor.

Eğer Trump karşısında frene basılmazsa aynı şeyler Amerika’nın da başına gelebilir. Aradaki fark şu: Amerikan halkı ülkesine medyasıyla, yargısıyla, kongresiyle, tüm demokratik araçlar ve kurumlarıyla sahip çıkabiliyor. Ancak Türkiye’de bunların hiç biri kök salamadı, salamadığı gibi sistematik biçimde yok ediliyor. Ve eğer referandumundan başkanlık diye yutturulan tek adam sistemine ‘Evet’ çıkarsa bu süreç daha da hızlanacak.

Ve mesele hepimiz gibi fani olan Erdoğan değil, mesele Türkiye’nin geleceği. Bunun böyle olduğunu anlatacak ne medya kaldı, ne aydın ne de muhalefet. Bu kapasite ve cesarete sahip olanlar ya yurt dışına kaçtı ya da içeri tıkıldı ya da korkudan susuyor. Geriye kalan tek umut Türkiye halkının sağduyusu. O da az bir şey değil.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.