27 Nisan 2024
  • İstanbul14°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara15°C
  • İzmir16°C
  • Berlin10°C

İKİ ASİ YÜREK; ŞERİATÎ VE KURDÎ

Ersin Tek

27 Mart 2021 Cumartesi 10:01

Hiçbir kimse kusursuz değildir. Hiçbir kimse eleştiriden muaf değildir. Hiçbir kimse aziz de değildir. Her bir insanın eksikleri, yanlışları, kusurları ve zaafları vardır. Bu da normaldir. Beşer olmamızdan kaynaklanan bir gerçekliktir bu, imtihandır.

Dr. Ali Şeriatî ve Mela Saidê Kurdî için de bu gerçeklik aynen geçerlidir. Muhakkak ki onların da eksikleri, yanlışları, kusurları ve zaafları vardı. Ancak bunun yanında doğruları, artıları, farklılıkları ve takdire şayan tarafları da vardı. Buna rağmen bu kimseleri mutlaklaştırmak, dokunulmaz kılmak, her türlü eksik ve yanlıştan azade kılmak ne kadar yanlışsa, sürekli olarak bu kimselere saldırmak, çamur atmak, onları günah keçisi olarak göstermek de bir o kadar yanlış ve kabul edilemezdir.

Her kesimin sil baştan bir muhasebeye girişmesi ve ezberlerini cesurca sorgulaması gerekiyor. Bütün tarihsel ve güncel konuları yeni baştan ve ezberletilmiş biçiminin dışına çıkarak ele almaları gerekiyor. Aksi takdirde hiçbir şey üretmeden, ötekine saldırarak ve çamur atarak tüketecekler kendilerini...

Sosyal medya üzerinde çoğu zaman karşılaştığımız bir yanlıştır bu; tüm hayatını yanlış yerde, yanlış kimselerle, katı, bağnaz ideolojik kalıp ve yanılgılarla geçirmiş ve bugün de hiçbir şey yapmadan, üretmeden, yalnızca vicdanını tatmin ve bastırmak adına sürekli olarak konuşan, yazıp çizen, sağa sola saldıran adamların bu iki asi yüreğe saldırdığını, çamur attığını, iftira attığını ve anakronik yaklaşımla hüküm verdiklerine şahitlik ediyoruz. Bu yanlıştır, kabul edilir bir durum değildir. Fakat bu yanlışı bilerek ve isteyerek sürdüren kimseleri uyarmak da bir işe yaramıyor. Onları kendi vicdanlarına havale etmek dışında bir çare yoktur.

Şeriatî ve Kurdî'yi eleştirmek doğaldır, gereklidir. Ancak onları eleştirmek başka bir şey, onları hiçe saymak, onlara çamur atmak başka bir şeydir. Nitekim bu iki asi yürek yaşarken de kendi çevrelerinde bu tür şeylerle karşılaşıyorlardı. Kendileriyle aynı ideolojiye sahip olmayanların onları basit, sıradan ve yanlış göstermek için nasıl çabaladıklarına şahitlik edip, bunu dile getiriyorlardı. Hatta bu iki asinin önemli ortak bir yönü de, kendilerini kötü göstermek için, sözde ikisinin düşüncelerini destekleyen ama alttan alta onları boşa çıkarmaya çalışan gruplar onlar hayattayken ortaya çıkmışlardı. Bunu kendi gözleriyle görmüşlerdi. Bu, kaleyi içten çökertmek için idi. Fakat işe yaramamıştı. Aksine bu kirli ve sinsi yaklaşım Şeriatî ve Kurdî’yi daha da büyütmüş ve güçlü kılmıştı. Çünkü bu iki asi yürek övgüyü hak edecek bir cesarete, asiliğe ve asalete sahipti.

Bu iki asi yüreği farklı kılan bir başka önemli şey düşüncelerindeki hareketlilik ve cesaret idi. Onlarla aynı dönemde yaşayan birçok derin ve akıllı sayabileceğimiz alim ve otorite bile bu iki zekâyı eleştirirken çok zorlanıyorlardı. Bu ele avuca sığmaz iki asiyi dönemin iktidar ve güç sahiplerine şikâyet edecek kadar çaresiz kalıyorlardı. Ancak dönemin iktidarları da bu iki cevherin farkındaydılar; o yüzden ya şikayetleri geri çeviriyor ya da bu ikisiyle anlaşma yoluna gitmeye çabalıyorlardı. Ancak hiçbir şekilde anlaşamıyorlardı. Çünkü bu iki asi hiçbir şekilde anlaşmaya yaklaşmıyordu. Bunu kendilerine zül addediyorlardı.

Bu iki asi yürek, dünkü muhalifleri ve bugünkü türevleri gibi yalnızca sözle değil, sözde değil, tüm özüyle inandıkları dava için -İslam yoluna- feda ettiler kendilerini. Bu imanlı duruşları, cesaretleri ve fedakârlıkları karşılarındakilerin ideolojik, dar, kafatasçı bakış açılarını tüm çıplaklığıyla ortaya dökmeye yetiyordu.

Bu iki asi yürek için “Doğru düşünce olmadan doğru bilgi, doğru bilgi olmadan doğru inanç olamaz.’’ idi. Yaşamları boyunca bu doğruyu hatırlayarak ve hatırlatarak yaşadılar. Kaybettikleri dini (imanı) aramaya çıktılar. Her türlü şirke karşı savaş açtılar. Hiç korkmadılar. Pes etmediler. Bu uğurda durmadan mücadele ettiler, acı çektiler, zorluklarla karşılaştılar ve tüm dünyalıklarını kaybettiler.

Rahattaki insanların rahatını kaçıran, durgunları harekete geçiren, çürümüş ve imanı sarsılmış insanların kalbine bilgi, çelişki ve çatışma tohumları ekmekten geri durmadılar. Korkmadan ve yorulmadan mücadele eden kahramanlardı onlar. Kutlu bir davanın inanmış neferleriydiler.

Bu nedenle çeşitli kavramlar, dinsel yargılar, bağnaz ideolojik fikirler ve muğlak tarihsel olaylar üzerinden saldırıya uğramaları ve engellenmeye çalışılmış olmaları aslında pek şaşırtıcı değildir. Şeriatî ve Kurdî sürekli olarak kendilerine saldıran basit tiplerle karşılaştıkları için, ne yaptıklarının da bilincindeydiler. Bu yüzden rahatsız olmaktan çok, daha çok rahatsız etmek için gayret sarf ettiler. Bu da onları farklı, unutulmaz ve silinmez kılan şey oldu. Tarihe yazıldılar. Bugün hâlâ onlar konuşuluyor, onların sözleri ve düşünceleri tartışılıyor ve yaşıyor.

Şeriatî ve Kurdî bizleri rahatsız etmek için gelmiş iki asi yürek idi. Hâlâ da rahatsız ediyorlar. Selam olsun onlara!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.