29 Nisan 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır32°C
  • Ankara23°C
  • İzmir26°C
  • Berlin22°C

İÇİNDE OLMAK, DIŞINDA OLMAK

Murat Belge

12 Temmuz 2015 Pazar 03:16

 

George Bush’un “işkenceyle bilgi alma” yöntemini dirilttiğini yazıyordum dün –dirilttiğini ve bazı başka ülkeleri de kendine suç ortağı ettiğini. Guantanamo ve El Greyb Amerika’nın kullandığı işkence yerleriydi. Ama bazı ülkelerde de bu iş için kullandığı, adeta şubeler açmıştı.

Bu aşamalarda Türkiye o dediğim ülkeler gibi “yardımcı” olmadı; ama “ne oluyoruz?” diye ses de çıkarmadı. Bush’un Irak’a müdahalesinde AKP istenen oluru vermedi –iyi de etti. Ama Tayyip Erdoğan’ın bundan memnun kalmadığını da biliyoruz.

Tayyip Erdoğan’ın Batı’nın “ilkesiz” davranışlarından şikâyeti “Arap Baharı”nı izleyen olaylar sırasında gündeme gelmeye başladı: Mısır’daki darbeye yeterince karşı çıkılmaması gibi. Bunlar, olayın kendisinden çok Erdoğan’ın bu olaylara karşı tutumuyla uyumlu olmak ya da olmamakla ilgili şeylerdi. “Mursi’ye karşı darbe yapılmasına ses çıkarmıyorlarsa, bana darbe yapıldığında onu da onaylarlar…

Türkiye’de aşağı yukarı bütün siyasi kadrolarda “Batı” ilişkisi bir tuhaftır. Batı’da bir yığın farklı çizgi, tavır vb. olduğu halde, tek ve homojen bir “Batı” varmış gibi davranırlar. Ve dışlarlar. Orada Batı var, burada biz varız. Birbirine karışamayan iki ayrı varlık. Ve onlar bize kusur buldukça biz onlara daha fazla kusur bulmaya çalışırız. Şimdi Tayyip Erdoğan da bu geleneksel Türk tavrını sürdürüyor.

Dün de anlatmaya çalıştığım gibi şu dönemde genel olarak Batı’nın siyasi davranışlarında belirgin bir “sağa kayış” var. Öteden beri Batı’nın ilke ve değerlerinin savunucusu olacak şekilde davranmış Hollanda, Danimarka, hattâ İsveç gibi toplumlarda sağ kanat politikaları çok güçlendi. Merkezde sağ zaten öteden beri güçlü. Dolayısıyla eleştirecek şey de çok ve gittikçe çoğalıyor.

Ben de bunların eleştirilmesinden yanayım. Ama böyle şeyleri eleştirme hakkını kendinde bulmak için önce kendi işlerini bir düzene koymak gerek. Kendin “mezhepçilik” yapıyorsan, elâlemin dinle ilgili siyasetlerini eleştirme hakkını kaybediyorsun. Türkiye Suriye’de yaşanan içler acısı süreçte çok olumsuz rol oynamış bir ülke olarak tanındı dünyada. Bunun içi boş bir iftira olmadığının kanıtları da ortada. Böyle bir durumda kalkıp Batı’yı ikiyüzlü olmakla suçlamak Türkiye’nin ve Tayyip Erdoğan’ın sicilini aklamıyor.

Evet, Batı ülkelerinin belirli siyasi çizgilerinin ve siyasi kadrolarının eleştirilmesi gerekiyor. Örneğin, Amerika’da Bush… Onun destekçileri, kadroları –ve doğrudan doğruya kardeşi– yeniden iktidarı ele geçirmeye çalışıyorlar. Başka ülkelerde de benzer zihniyet sahipleri faaliyette. Bunların eleştirilmesi gerekli. Eleştiriden öte, bunlarla mücadele edilmesi gerekli.

Ama “Batı” diye aslında olmayan bir şahsiyetle mücadele etmek demek değil bu. Şu somut tavırla, bu somut politikayla mücadele etmek. Bunu yapmaya başladığımız anda, gene Batı’da, ittifak halinde olacağımız, olabileceğimiz güçler de bulunduğunu görürüz.

Tayyip Erdoğan önderliğinde AKP’nin böyle bir görüşü var mı, bilmiyorum. Sözgelişi, var olan engeller aşıldı ve Türkiye Avrupa Birliği’ne girdi. Avrupa Parlamentosu’nda AKP hangi grupta yer alır? Hıristiyan Demokrat partiler mi? Yeşiller mi? Sosyalistler mi?

Tabii daha oralara gelmeden, AKP’nin –ya da Tayyip Erdoğan’ın– zaten oraya gitmekle ilgili ciddi bir niyetleri olmadığı görülüyor. Öyle olunca da “Batı” diye yuvarlayıp “Müslüman düşmanı”, yalnız kendi çıkarını düşünen, dolayısıyla ilkesiz ve ikiyüzlü bir bloktan söz etmek daha akıl kârı olan yol. Onlar orada, biz burada. Benim dibim karaysa, onunki benden kara…

Böylece idare ederiz. İçinde olmadığımız, olmak da istemediğimiz bir dünya olarak kalır Batı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.