İBRET VESİKASI OLARAK BALYOZ KARARI
Hilal Kaplan
23 Eylül 2012 Pazar 08:16
'Yasaların ve yönetmeliklerin dışında hareket ettik. Bazen etmemiz gerekiyordu, bazı dönemlerde.
Ama bunu yol yaptık. Hep öyle olacak zannettik. Öyle devam ettik. Ve hakkımız olmayan bazı imkânları kullandık. Hâlen de var, hâlen de var. Onlar da karşımıza çıkacak.'
Geçtiğimiz sene, internete düşen ses kaydında, beraberindeki kuvvet komutanlarıyla henüz 'emekliliğini istememiş olan' dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner böyle diyordu.
'Yasa ve yönetmeliğin dışında hareket ettik. Hep böyle olacak zannettik.'
Dün Balyoz davasında beklenen karar nihayet açıklandı. Balyoz 'seminer planı'nda birinci derecede sorumluluğu bulunduğu iddia edilen emekli orgeneraller Çetin Doğan, İbrahim Fırtına ve Özden Örnek, 'darbeye eksik teşebbüs'ten 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ayrıca emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Orgeneral Ergin Saygun, Orgeneral Bilgin Balanlı ve Diyarbekir'de görülen faili meçhul davasının da bir numaralı sanığı olan Albay Cemal Temizöz'ün de içlerinde bulunduğu 78 sanık da 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme 'asmayalım da besleyelim mi?' demedi. Balyoz sanıkları 'darbeye teşebbüs'ten ötürü idam edilen Talât Aydemir ve Fethi Gürcan'la aynı suçu paylaşsalar da aynı kaderi paylaşmadılar. 'Bu kez acıma yok, tepeleme var' diyenlere hukuk çerçevesinde mukabele edildi.
Kamuoyu, bu neticeye ulaşana kadar, oldukça fazla dezenformasyona tabi tutuldu doğrusu.
'Deliller sahte' dendi. Ama neden kurgusal olması gereken bir seminer planında bazı İmam Hatip Lisesi müdürlerinden yazarlara kadar gerçek isimlerle insanların hedef alındığı açıklanamadı.
Üstelik Çetin Doğan'ın, yargılama sürerken başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile kendisinin 'makul şüphe' dahilinde yargılandığını tescil etti.
Ve en önemlisi dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de 'Bu seminer icra edilmiş fakat en tehlikeli senaryo amacını biraz aşkın şekilde oynanmış. Siyasi kişiler ve siyasi olaylar gerçekmiş gibi oynanmış' diyerek mevcut iddiaları bertaraf etti.
Seminerde olmayanların yargılanmasına isyan edildi. Hâlbuki anayasanın 137. Maddesinin 'Kanunsuz emir' başlığı oldukça açıktı: 'Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.'
Ya da savunma hakkının ihlal edildiğinden bahsedildi ama sanık avukatlarının sırf dava süresini biraz daha uzatmak için savunma hakkını nasıl suistimal ettiklerine değinen olmadı.
Delillerin üretildiği iddiasınınsa önce Yargıtay sonra da gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürülmesini bekliyorum. Olur da bir tane bile delil bu şekilde üretildiyse, umarım ortaya çıkar. Ancak askerlerin kendi ifadeleriyle yaptıkları 'güncellemeler' ile 'delil üretme' arasındaki fark bir kez daha ortaya konarsa, o zaman birisi de çıkıp 'şerefiyle' darbe planlandığını itiraf edecek mi, işte bunu merak ediyorum.
Mezkûr karar, bir ibret vesikasıdır. Çünkü 'böyle gelmiş, böyle gider' inancıyla hareket eden darbeci kadrolar, 'sıradan insanlar gibi' ilk defa hukuka tabi kılınıp cezalandırılmıştır.
Bir darbe girişimi, tarihimizde ilk defa hukuk mekanizması içerisinde yargılandı ve cezalandırıldı. Darısı darbe yapma amacında 'muvaffak' olanlara...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.