21 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara14°C
  • İzmir21°C
  • Berlin3°C

HÜZÜN

Haluk Gerger

12 Nisan 2013 Cuma 08:40

Masama oturdum... Yazmak zamanı...

Sağa baktım, sola döndüm, yukarı, aşağı, devlet katından ezilen yığınlara, liberal, Müslüman, ilerici, demokrat, barışsever...her yana vurdum kendimi... Sordum, okudum, dinledim, izledim...

Aradım...

Bir ışık... Biraz ışık... Bir umut... Biraz umut...

Gördüm ki, geldiğimiz söylenen "aşama”, Türkiye tarafında bir zihni, vicdani, ahlaki dönüşüme dayanmıyor. Yapısal dönüşüm nasıl olacak?

Her yanda, kerhen takınılmış, çoğu kez düpedüz kötü niyetli, en hafifinden uyuşturmaya yönelik yapış yapış riyakar tavırlar... Bazen bir bıyık altı kurnazlık, arada "sol gösterip sağ vurma”, yer yer sırıtkan sahtelik, çoklukla "suya götürüp susuz getirme”ye Sülün Osman cilası...

Bukalemun türünden tedbil-i kıyafet...

Kimisiyse, ürpetici biçimde duyarsız... Teslim ve tasfiye amacını gizleme ihtiyacı bile duymuyor. "Bari sözde olsun aldat beni de böyle hoyratça kırma” diyesi geliyor insanın... "Burnundan kıl aldırmayan” nobranlık... Hiç saygı duymayan hırçınlık... "Burnu büyük” aşağılama... Bir afra, bir tafra, sanki atılacak safra karşıdaki... Ölüm soğukluğunda bir umursamazlık...

Bunlar üstelik "çözüm yandaşları”, hatta mimarları...

Ötekileri anlatmaya gerek yok. "Aydın”ı, "vatandaşlık tanımı”na yan bakmaya bile kükrüyor; kitlesi "sabun yapmaya” bileniyor, siyasetçisi zamanını bekliyor...

Sermayenin hükümeti Siyonizmle helalleşiyor, kumpasçı sermaye ağzı sulanmış "Pazar”a dikiyor gözünü, emperyalizm "not arttırımı”yla pas atıyor yerli burjuvaya...

Biri dolamış diline "İslami geçmiş”i, ortak kültür kökenini iğfal ediyor; öteki sarmış makarayı "Misak-ı Milli”ye, Ankara havasıyla "misket-i milli”ye saz çalıyor...

Sol’da, "Kürt Memet nöbete" misali "savaşkan" tescilli Kürt düşmanı Kemalo-Komünist de var, "yetinin eldekiyle" diye dolandırmaya kalkan Libero-Komünist de. Hepsi de kulağı kesik "sınıf eksenli"...

Beni benden alan memleket halleri...

Ne yazayım?..

Radyo da rahat bırakmıyor; şarkı işliyor yüreğime...

"Hüzün zaman zaman deli delgalarla gelir
Gönlümün kıyısına vurur.
Aşınan kayalar gibi ruhum
Suskun, yorgun, öylece durur.

Islak kumlara yazılmış hikayeler ummana karışır
Silinir yavaş yavaş
Her dalga ömrümden bir şeyler koparır.
Ağır ağır sönen gönlüm sakin koyları özler
Son kum tanesi olana kadar…”

Ne yazayım?..
Yılgınlık üretmek de olmaz ki...
Havlu atmak... Kolaycılık, boş keskinlik, düşkün tasfiyecilik...
Olmaz ki...
Ne diyelim?..
Nereden gelirse gelsin... Ne getirirse deli dalgalar...
Kabulümüzdür... Son kum tanesi olana kadar...
Ne yapalım...
Yüreklerdeki hüzün diri tutsun bizi...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.