22 Kasım 2024
  • İstanbul12°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

HÜKÜMETİN CEMAAT HATASI VE PARALEL ÇÖZÜM SÜRECİ

Mücahit Bilici-

11 Ocak 2014 Cumartesi 12:10

Önce pek kimseyi memnun etmeyecek tezimi yazayım, sonraki paragraflarda açmaya gayret edeyim:

Cemaat’in PKK’ye uygula(t)mak istediği politika ile hükümetin Cemaat’e uygulamak istediği politika aynıdır
(imha politikası) ve ikisi de yanlıştır. PKK de Cemaat de pek çok tarzları itibariyle eski Türkiye’ye göre şekillendikleri için yeni Türkiye’ye geçişte özel bir ilişkiyi gerektiren aktörlerdir. Nasıl ki PKK’ye adi çete muamelesi yapamazsan Cemaat’e de (bırak çeteyi) herhangi bir cemaat veya cami cemaati muamelesi yapamazsın. Çünkü değil. İktidarı paylaştığın ve paylaşmak zorunda kaldığın/ kalacağın bu aktörlerin (seninle birleşecek ve senden ayrılacak) ayrı siyasi muhatap hâline gelmelerini istiyorsan, onların senin içindeki hak/ emeklerini “çözüm süreci” formatında iade etmen gerek. Sana sırasıyla “terör” veya “vesayet” olarak görünen “oy verme”- dışı ağırlıklar şu an sahibi olduğun devletin, sırasıyla kurulumunda ve teslim alımında (o devletin) çaldığı “egemenlik”lerin ağırlıklarıdır ki kendilerini siyasetin düz yolu dışında hissettiriyorlar.

Öyle görünüyor ki Cemaat, hiçbir şey olmamış gibi PKK’nin yokolmasını (gerekirse yokedilmesini) ve Kürtlerin sadece oy vererek söz hakkı sahibi olması gerektiğini söylüyor. Yani PKK’yi yoket, Kürd’ün de gönlünü kazan formülü. Zahiren doğru görünüyor (teröriste imha, vatandaşa oy) ama bir şeyler eksik, değil mi? Bu eksik şeyin ne olduğunu keşfettiğinizde çözüm veya “barış süreci” denen nurtopu gibi “lüzum”un yaslandığı hakikati de siyaset felsefesi açısından teşhis etmiş olursunuz.

İnkâr etsen de seni bugün Kürtleri oy sahibi varlık olarak tanıma imkânına zorlayan kurucu şiddet PKK olduğu için PKK’yi inkâr ederek yoluna devam edemiyorsun. Bu sebeple, mesela, ne Öcalan bir oydur, ne de PKK beş on bin oy. PKK’nın “varlığı”na boyun eğmen (ki yapman gereken şeydir, zira hakikattir), yanlış başlamış bir yarışta sadece yarış içi mukayeseye yaslanamayacağın gerçeğinin yansımasıdır. Yasa yapan hükümran şiddet yasanın üstünde veya dışında kalır. Zira, yasanın içinde kalsan edemeyeceğin müzakereyi siyasetin hükümranlık kapasitesi ile yapabiliyorsun.

Bu bir tür devrim sonrası hükümranlık hukukudur. Nasıl ki siyaset hukuka indirgenemez, öyle de kurucu aktörler oy sayısına indirgenemez. Hükümranlıkta ya paylaşırsın ya da savaşırsın. PKK ile hükümranlığı paylaşmanın yolu, bebek katili, terör örgütü dediğin insanlarla oturup onları reddetmenin ağırlığından, onları muhatap alarak ve iktidar paylaşımına giderek kurtulmak oldu. Elbette ki savaşmaya devam edebilirdin. Bir geçiş süreci ve gerektirdiği ayrışma/ birleşme süreçleri sonrasında ancak örgüt elemanı ile normal vatandaşın ikisinin de ağırlığını bir oy noktasına getirebilirsin.

Aynı şekilde düne kadar aynı yolun yolcusu görüp örgütlülük ve bürokratik insan kaynaklarından yararlandığın Cemaat’in hükümranlığı paylaşımına izin vermediğin için savaşmak durumunda kalıyorsun. Bir savaşı bitirmek için nasıl bir çözüm süreci gerekli idiyse, bir ittifakı bitirmek için de bir geçiş ve paylaşım süreci gerekliydi. Bu süreç bir şekilde gerçekleşmemişe benziyor. Devrimin ortakları olan Parti ve Cemaat (veya ikisi birden Parti görünümü arkasında Cemaat) ayrıldıklarında hakları acaba nasıl taksim edilecekti: İkisinin de cemaat olduğu varsayımıyla mı, yoksa ikisinin de parti olduğu varsayımıyla mı?

Bu sorun tek şıklı cevaplandığı için problemin mahiyetini kavramakta zorlanıyoruz. Cemaat’in neden Parti ve taraftarları gözünde birden eskinin PKK’si kadar dehşet verici bir ihanet şebekesine dönüştüğünün sırrı budur. Kurucu güçler ayrışıyor ve bu, devlet yarılması gibi görünüyor. Tarafların birbirlerini İsrail uşaklığı veya Pers kurtluğu vs gibi “dış mihrak” ithamları ile suçlamaları ise ucuz bir propagandadan başka bir şey değil. PKK’nin biten askerî savaşı yerine Cemaat’in başlayan sivil/ bürokratik savaşına muhatap oluyorsun. Çünkü devletin bir yakasına gerekli dikişi tutturdun ama başka bir yakasının ise dikişleri patladı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.