22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

HÜKÜMET SU ALIYOR

Roni Margulies

05 Kasım 2011 Cumartesi 03:22

AK Parti hükümetinin onuncu yılına hayırlısıyla girdik.

Bu “hayırlısıyla” ifadesinin tersi nasıl söylenir, çıkaramadım. Bildiğim kadarıyla, “Hayırsızıyla girdik” şeklinde bir kullanım yok. “Hayırsız hayırsız girdik” desem olur herhalde.

Anlatmak üzere olduğum hayırsızlık hepimizi etkiliyor elbet, ama en çok ve en acı şekliyle hükümeti etkileyecek.

Hükümet bunun farkında değil. Sanırım, başarıdan başarıya koştuklarını düşünüyorlar.

Genel anlamıyla ben de öyle düşünüyorum.

Seçimlerde kaydettikleri başarı zaten belli.

Ama benim daha çarpıcı bulduğum başarı seçim başarısı değil. O, daha temel bir başarının göstergesi sadece.

Temel başarı, dünyada tüm hükümetlerin amaçladığı ama pek azının gerçekleştirebildiği başarı, toplumdaki iki büyük sınıfın ikisinin de desteğini kazanmış olmak.

AK Parti, sadece Anadolu sermayesinin değil, İstanbul sermayesinin, TÜSİAD’ın da desteğini kazandı. Hem büyük sermayenin önündeki tüm engelleri kaldıran ekonomik siyasetleriyle, hem 20-30 yıllık bir karmaşa döneminden sonra ekonomik istikrar sağladığı için, hem de Türkiye’yi bölgesel bir güç haline getirmeye çalışarak büyük sermayenin ufkunu genişlettiği için kazandı.

Bunu anlamak kolay. Muhafazakâr, neoliberal bir hükümetin, TÜSİAD’ı devirmek değil TÜSİAD gibi olmak isteyen Anadolu sermayesinin üzerinde yükselen bir hükümetin tam da bunları yapması doğal. Ve başarıyla yapabilmiş olduğu için, AK Parti hükümeti hem TÜSİAD’ın hem Anadolu kaplanlarının onyıllardır arayıp da bulamadığı hükümettir. Avrupa’nın herhangi bir ülkesindeki muhafazakâr bir büyük sermaye partisinden farksızdır.

Ama aynı zamanda, Türkiye’ye özgü nedenlerle, bu hükümet devletle itişmek zorunda kaldı.

İşte bu, Avrupa’nın hiçbir yerinde olmayacak bir şeydi. Normal bir ülkede, devlet de hükümet de son tahlilde büyük sermayenin hizmetindedir; muhafazakâr bir hükümet devletle el ele çalışır, itişmez, itişmesine gerek yoktur.

Türkiye’de ise, devlet bize özgü bir canavar olduğu için ve AK Parti devlet geleneğinin dışından gelen bir parti olduğu için, hükümet bu devletin tüm dişlerini ve tüm tırnaklarını değil ama en sivri dişleriyle en sivri tırnaklarını biraz törpülemek zorunda kaldı.

Ve bunu yaptığı için, Cumhuriyet tarihi boyunca devletin gadrine uğramış çok çeşitli halk kitlelerinin de desteğini kazandı. Kemalizm’in aşırılıklarını sorgulayarak, 88 yıllık eziyetin artık hafiflemesini isteyen emekçi kitlelerin onayını kazandı. (İşin bu yanını çakamayan ‘Türk solu’nun ne hallere gelmiş olduğu aşikâr.)

Hem egemen sınıfın hem emekçi kitlelerin desteğini kazanan bir hükümet, dünyanın neresinde olursa olsun, çok uzun yaşar.

Ama AK Parti hükümeti yaşayamayacak.

Hem de, tarihin ilginç bir cilvesi, Kemalist devletin mevcut haliyle yaşamasını imkânsız kılan, AK Parti’nin devletle itişmesinde şimdilik galip gelebilmesini sağlayan unsur, aynı unsur, bu hükümetin uzun yaşamasına izin vermeyecek.

Bu unsur, Kürtlerdir.

Şöyle anlatayım.

Kemalist devlet 1923’te kurulurken, kurucu kadrolar ne istediklerini ve bunu nasıl elde edeceklerini çok iyi biliyordu. Türk/Müslüman ulus-devletini kuracaklardı ve bu devletin yönettiği halkın hem sadece Türk/Müslüman hem de “çağdaş” olmasını sağlayacaklardı.

Ama aşmaları gereken bir iki ufak sorun vardı. Bir kere, epeyce sayıda Türk olmayan Müslüman vardı ve daha az sayıda ne Türk ne de Müslüman olan vardı. Bunları halletmek gerekiyordu. İkincisi, Türk/Müslüman olanların ezici çoğunluğu Kemalist kadroların anladığı anlamda “çağdaş” değildi ve, daha da kötüsü, “çağdaş” olmaya pek meraklı da değillerdi.

Ne yapmalı? Ne Türk ne Müslüman olanlar dehlenmeli; Türk olmayan Müslümanlar Türkleştirilmeli; “çağdaş” olmayan kaba saba Türk/Müslümanlar sopa zoruyla çağdaşlaştırılmalı.

Neredeyse başarıyorlardı vallahi! Gayrımüslimlerden kurtuldular; artık kalmadı. Türkler de direne direne, bağıra çağıra “çağdaşlaştı”.

Ama Kemalist devlet, sorunlarından bir tanesini çözemedi. Türk olmayan Müslümanlar, yani Kürtler, bir türlü hallolmadı. Türkleşmediler ve çok kalabalık oldukları için başka şekilde de, tüm çabalara rağmen, halledilemediler.

Ve Kemalist devletin gelip çarptığı kaya bu oldu.

Hükümet de aynı kayaya çarpmış durumda, su alıyor, ama henüz farkında değil.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.