27 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara3°C
  • İzmir11°C
  • Berlin3°C

HUKUKUN DEĞİL KEYFİYETİN KILICI

Fehim Işık

12 Mart 2014 Çarşamba 09:25

Mavi Marmara ile Gazze’ye gidiş sonrası yapılan açıklamalar, MİT Başkanının mahkeme tarafından ifadeye çağrılması, nihayetinde dershanelerin kapatılacağının konuşulmasıyla yoğunlaşan tartışmalar, 17 Aralık’ta kılıçların çekilmesiyle aleni savaşa dönüştü.

Düne kadar kan davalı olanlar bugün dost; dünün dostları, ortakları ise bugün düşman saflarında yerlerini aldılar.

Ergenekon davaları döneminde yaşanan tartışmaları hatırlayalım. Başbakan aleni bir şekilde davanın savcılığı rolünü üstlenmişti. Başbakanın en büyük destekçisi de Gülen Cemaati periferindeki yayın organlarıydı. Cemaate yakın yayın organları ile şimdinin hükümet yandaşı gazete ve televizyonları, birlikte habercilik ilkelerini, gazeteciliğin genel geçer evrensel kurallarını yerle bir eden bir yayıncılık yapıyorlardı.

O dönem Ergenekon’un avukatlığını yapan ise CHP ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ydu.

Tabii bir hatırlatma yapalım; bu kesimlerin tümü KCK davalarında hep birlikte savcılık rolünü birbirlerine kaptırmıyorlardı.

Şimdi olan ne?

Başbakanın, Ergenekon davasından yargılananlarla Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ üzerinden bir ortaklık geliştirdiği görülüyor. Cemaatle karşı karşıya gelen Başbakan, cephesini güçlendirme arayışı içerisinde ve ilk adımı da Ergenekon tutuklularını, hükümlülerini serbest bırakarak attı. Bu yargılamaların tümünün sorumluluğunu da, paralel devlet olarak tanımladığı Cemaat üzerine yıkıyor.

Bir diğer deyimle hükümet sütliman, ne yaptıysa Cemaat’in paralel devleti yaptı, görüntüsü veriyor.

Hükümet ile koalisyonu devam ederken CHP’yi Ergenekon’un siyasi aklı olarak gösteren, yayınlarında yaptığı habercilik ile CHP’yi Türkiye’nin başına gelebilecek en büyük felaket olarak gösteren Cemaat ise şimdilerde CHP’nin kankası rolünde...

Rollerin bu kadar değiştirdiği, CHP’nin AKP’yi bitirme adına Cemaat limanına sığındığı, hükümetin ise Ergenekon simidine sarıldığı bir ortamda tek değişmeyen, Kürtlere yönelik tutumlar.

Zirve Yayınevi katillerinden Hrant Dink’in katillerine, binlerce faili meçhulun sorumlusu geçmişin kontra komutanlarından halklara, inançlara, özgürlüğe düşmanlıklarını nefretin de ötesinde bir üslupla sürdüren ulusalcı güçlere, herkesi bir gecede serbest bırakan anlayış hiç kuşku yok kendi bekasını düşünerek adım atıyor. CHP ile Cemaati yan yana getiren de benzer bir çıkar ilişkisidir. Bunlardan, ülkenin geleceğini selamete çıkarma adına adım atmalarını beklemek gerekmez. Bu türden bir düşünce, ancak ham hayal olur.

Kendi çıkarı için katilleri serbest bırakacak kadar yarını tahayül edemeyen bir hükümet ve bu hükümeti yıkmak için demokratik siyaset yapmak yerine her kesimle iş birliğini mübah gören bir anamuhalefet ile karşı karşıyayız.

Kabul etmek gerekir ki Cemaat, kendi rolüne uygun davranmayı sürdürüyor. Yani, kendi yanına çekebilecek birilerini daima buluyor. Bu konudaki deneyimlerinden anlıyoruz ki yanına çektikleri ile topla oynar gibi oynamayı da çok rahat sürdürüyorlar.

Ve hepsinden önemlisi, alenen görülen şudur: Yaşananlarda kullanılan hukukun değil keyfiyetin kılıcıdır...

Hangi çıkar ilişkisi, hangi tahayyül ile çıkarılmış olursa olsun sonuçta Ergenekon tutuklu ve hükümlülerini, Zirve Yayınevi ve Hrant Dink katillerinin serbest kalmasını sağlayan yasa hükmü çok açık: 5 yılı dolduran tutuklular eğer mahkeme sonuçlanmamış ve hüküm kesinleşmemiş ise serbest bırakılır...

Ergenekon davalarında yargılananların bir kısmı için 5 yıl gerekçesi önemsenmedi. Veli Küçük ve bazıları için 5 yıl hesaplamasında karar, yerel mahkemenin hüküm kestiği tarih esas alınarak verildi ve serbest bırakılmadılar.

KCK tutuklularının başvurularında verilen karar ise tam bir hukuk skandalı...

Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin KCK tutuklusu 6 kişi için ret kararı verirken tutukluluk süresini önemsemediği gibi gerekçeye yazdığı “örgütün dağ kadrosuna katılma şüphesinin varlığının bulunması” sözcükleri ile yeni bir hukuk garabetine daha imza attı...

Durum net: Hukuk yok, keyfiyet var...

Taraflar kılıçlarını keskinleştirdikçe artacak olan da hukuk değil hep keyfiyet olacak.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.