14 Mayıs 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır21°C
  • Ankara15°C
  • İzmir23°C
  • Berlin26°C

HER SONUÇ İKTİDARA BAĞLI!

Tarhan Erdem

15 Aralık 2014 Pazartesi 08:50

Zaman gazetesi ve Samanyolu Televizyonu çevresinden onlarca kişi dün sabah gözaltına alındı. Gözaltı tebliğinde, “Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit yöntemleri kullanarak örgütsel yapı oluşturarak bu yapılanma altında, iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” iddiasının bulunduğunu Ekrem Dumanlı’nın avukatı açıkladı.

Terörle Mücadele Kanunu birinci maddesindeki deyimlerin de bulunduğu bu tebliğde yazılı olanların hepsi ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ilk basamağıdır. Tereddüd etmeden, “Egemenliği ele geçirmek amacı” suç sayılan bir ülkede ifade özgürlüğünün bulunmadığını söyleyebiliriz.

İfade özgürlüğü olmayan ülkede, kimlerle kimlerin aynı davada birleştirilebilecekleri, tahmin edilemez ve anlaşılamaz. Son olayda hangi anlamsızlıkların bulunduğunu bugünkü gazetelerde belki okuyabileceğiz!

Eskiden beri Anayasa ve yasalarımızla ifade özgürlüğü çeşitli biçimde sınırlandırılmış, yurttaşlar düşünce ve siyasal tercihleri nedeniyle cezalandırılmıştır.

İktidarda olanların anlayışına göre, bazı dönemlerde ifade özgürlüğü varmış gibi görülmüştür; fakat iktidar sahipleri değiştiğinde veya daha çok iktidardakiler iktidarlarını koruma çabasına girdiklerinde, ifade özgürlüğüne dayanılmamaktadır.

Anayasa ve yasal garantiler olmayınca, ifade özgürlüğünün varlığı veya yokluğu iktidar sahiplerinin anlayışına, bu anlayışı topluma yansıtmalarına bağlıdır. Bu durumdan bir türlü çıkılamıyor.

Parti veya devlet yönetimi iktidarında bulunmak ifade özgürlüğüne bakışı değiştirmez; iktidardan gitmek doğal karşılanmıyorsa, partide veya devlet yönetiminde düşüncelerin sınırlanması istenir, düşüncenin serbestçe ifade edilmesi ve yaygınlaşması önlenmeye çalışılır!

Parti üyelerinin, örgütün ve halkın ifade özgürlüğünü yaşamasına aynı zihniyet izin vermemiştir. Süheyl Batum’un partiden çıkarılmasını veya Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınmasını isteyen zihniyet aynıdır; mevcut mekanizmaları aynı zihniyet çalıştırmıştır!

1950'den sonra üç yıl, 1961’den sonra altı, 2002’den sonra yedi yıl kadar ifade özgürlüğünden ürkülmedi! Hemen sonra yakalanan hastalıklar sonucu, korku anlayışı ortalığa yayıldı, mekanizmalar çalıştı, siyaset tıkandı, istikrarsızlık yaşandı, her dönem kendine özgü sonunu yarattı!

Sayın Başbakan Davutoğlu bu dönemlerden birini -27 Mayıs’ı-, öncesi sonrası olmayan bir tek gün sanıyor! Sanıyorum bilmiyor gibi davranıyor; oysa, en az beş altı yıl süren bir dönemin sonunda bir vahim olayla karşılaşıldığını herhalde bilmektedir.

27 Mayıs gerçekte 1954’de başladı. Sormak lazım; 1954 seçimleri sonrasında ifade özgürlüğü var mıydı? 1957’de, 80 yaşındaki bir başyazarın (H.C. Yalçın’ın) gözaltına alınıp hapse atılması, dönem hakkında hiçbir şey söylemiyor mu? Ya 1959, mecliste kurulan bir komisyonun gece yarıları toplanıp gazeteciler hakkında tutuklama kararı verebilmesi… Hepsi, gücü elinde tutanın özgürlükleri sınırlamasıdır.

27 Mayıs bir sonuçtu, 1954-60 döneminin, o günkü şartlarda bulduğu vahim bir sonuç! Sonuçla karşılaşınca bizim gibilerin ağlamaktan başka yapacağı kalmadı!

1954’den bu yana, siyasal tıkanıklığın yarattığı karmaşa ve yuvarlanma ile, tanıma bağlı olarak, dört beş kez karşılaştım; çoğunun sonucu yıllar önceden görüldü, anlatılamadı; bir biçimde de doğal sonuçla karşılaşıldı.

Dün sabah gördüklerimiz, 2012’de başlayan siyasal tıkanıklığın derinleştiğinin işaretidir.

Şimdi ben ne yazayım?

Başbakan, “darbeci olmadığınızı söyleyin” diye sesleniyor! Pek güzel yazayım; darbe veya serbest seçim dışı başka bir sonuç felakettir halk için, devlet için, çocuklarımız için… Bu gidişin bir felaketle sonuçlanmasını önleyebilecek olan iktidardır!

Tek ve ilk tedbir demokrasinin genişletilmesi ve ilk yapılacak ifade özgürlüğünün tanımlanmasıdır: İfade özgürlüğü, tabii yargıç tarafından yakın ve açık tehlike bulunduğu kararı verilmeyen her düşüncenin ifade edilip yaygınlaştırılması özgürlüğüdür.

Bu tanımdan sonra ilk adım, Terörle Mücadele Kanunu'nu ve ceza kanunundaki bazı maddeleri kaldırmaktır.

Benim bildiğim budur! Tıkanıklık sonrası karmaşa ve yuvarlanmanın önlenmesi için başka bir yol bilmiyorum ki yazayım.

İktidar da, “Yeni Türkiye” için, ifade özgürlüğünün mevcut sınırlarını korumak gerektiğine inanıyor galiba; o sınırları yükseltmeyi politika sayıyor!

Eğer böyleyse; yok yok, böyle olamaz, olmasın; her şey iktidara bağlı!

Kitap Notu: “Seçim 2014, 30 Mart 2014 İl Genel Meclisi ve Belediye Seçimleri Sayısal ve Siyasal Değerlendirme” başlıklı kitap yayımlandı. Hazırlayanlar: Erol Tuncer, Hanife Yurtseven ve Bülent Tuncer. Yayımlayan: TESAV, Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı; Aşağı Ayrancı, Ankara; Telefon: 0312 467 04 62. 502 sayfa.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.