HEP’TEN HDP’YE…
Fehim Işık
23 Nisan 2014 Çarşamba 09:08
Kürt hareketinin legal partilerle siyasete atılması 1990 yılında Halkın Emek Partisi (HEP) ile başladı.
Yine de hatırlatmakta yarar var ki HEP planlı bir adımın ürünü değildi. 1987’de SHP listelerinden seçilen bazı milletvekillerinin 1989 yılında Paris Kürt Enstitüsü’nün düzenlediği Kürt Konferansı’na katılması, HEP’in de-facto oluşumunu beraberinde getirdi.
HEP’in oluşumunda yalnız Kürtler yoktu.
Koşulların bir araya getirdiği geniş bir kesim alternatif sosyal demokrat hareketi oluşturmak üzere bir araya gelmiş ve HEP’i kurmuştu.
HEP’i takiben kurulan Demokrasi Partisi (DEP) planlı bir adımdı.
1993’te PKK’nin ateşkesi ile Kürt hareketi arasında başlayan yakınlaşma, DEP’i doğurdu.
DEP, Kürt hareketinin cephe partisiydi, yüzü Kürdistan’a dönüktü ama yürümedi, ömrü 1 yıldan biraz fazla sürdü.
HEP ve DEP, kadro, üye ve taraftarları durmadan katledilen Kürt siyasi partilerinin de ilkleriydiler.
Onca ağır saldırı altında DEP’in 1994 yerel seçimlerine katılması bile mümkün olmadı. Adaylar, daha belirlenir belirlenmez devlet içindeki çetelerce, JİTEM ve Kontrgerilla tarafından katlediliyordu.
DEP bu saldırılara daha fazla dayanamadı ve seçimden çekilmek zorunda kaldı.
Kısa süre sonra kapanan DEP’le birlikte Kürt hareketi, 1990’da başlayan legal parti sürecini artık ayrı kulvarlarda sürdürmeye başladı.
Kürt hareketi ile Türkiye sol, sosyalist, demokratik hareketinin 12 Eylül sonrasındaki ilk planlı bir araya gelişi, 1995 genel seçimlerinde oluşturulan “Emek, Barış, Özgürlük Bloku”dur.
Dört partinin oluşturduğu Blok geniş bir kesimin desteğini aldı; seçimlerde %10 barajını aşamasa bile gözle görülür bir başarı gösterdi.
Ne yazık ki Blok bileşenleri seçimlerden sonra kalıcı adımlar atmayı kararlaştırmışken bunu başaramadılar. Blok dağıldı, giderek Blok bileşenlerinin oluşturduğu yeni partiler siyaset sahnesinde yerini aldı ve bugünlere gelindi.
1995’te seçimlere HADEP çatısı altında birlikte katılan Blok bileşenlerinin Kürt cephesinde, özellikle DEP sürecine katılan Kürt siyasal çevrelerinde, Türkiye sol, sosyalist, demokrat güçleriyle ortak bir cephe partisi kurulmasına o yıllarda sıcak bakmayan neredeyse yoktu.
Bir cephe gibi örülecek ortak parti için her biri az çaba da göstermediler.
Bu da olmadı…
Peki, şimdi olan ne?
24 yıllık legal Kürt siyasetinin en etkin damarı BDP, kuruluşunda önemli bir rol üstlendiği HDP’ye katılıyor.
Peki, HDP Türkiye halklarının, demokrasi güçlerinin birlikte siyaset yapacağı bir cephe partisi mi olacak?
Pratiği öyle olsa bile bugünlerde dillendirilen teorisi pek öyle görünmüyor.
BDP’liler, HDP’nin, her kesimin ortak nüanslarda birlikte siyaset üretebileceği demokratik bir kitle partisi olmasını arzuluyor.
Daha açık demek gerekirse, herkesin kapılarını kapatıp HDP’ye katılmasını ve sadece HDP kimliğiyle siyaset yapmalarını, istiyor.
Bu talep, kitlesel bir güç için makul ve anlaşılır bir taleptir…
O artık, Türkiye siyaset sahnesinin belirleyeni olacak bir alternatif üretilmesi gerektiğine inanıyor.
Peki, HDP, tüm bileşenlerinin dolaylı ya da direkt kendini feshedip katılabileceği yeni bir demokratik kitle partisi olabilecek mi?
Bu yaklaşımın ne kadar gerçekçi olduğunu bir kez daha düşünmekte yarar var.
Hem Türkiye sol, sosyalist ve demokrat hareketinin, hem de Kürt ulusal hareketinin bu türden çok “hizipli”, cepheye dönüşmemiş demokratik bir kitle partisinde “bütünleşerek” yoluna devam etmesi çok kolay değil.
Her şeyden önce HDP’yi oluşturan partiler arasında ciddi bir güç farkı var. Daha açık demek gerekirse en kitlesel gücün BDP olduğu bir yapıda eriyeceğini gören diğer partiler, siyasal yapılar, sadece HDP’lilik kimliğiyle yapılacak bir siyasete çok sıcak bakmayacaklardır.
HDP için en uygun olan, herkesin kendi kimliğini koruyarak, hatta gerektiğinde kendi kimliğinin gelişimini demokratik rekabet içinde yürütebileceği bir cephe partisi olabilmesidir.
Bu cephe partisi sadece fikren değil fiilen de, kapılarını yalnız Türkiye sol sosyalist, demokrat kesimlerine değil Kürt ulusal hareketinin farklı bileşenleri de dahil Türkiye’de değişimden yana her kesime açmalıdır.
Son söz yerine de şunu deyip bitirelim: HDP’nin işi kolay değil ama geleceğin projesi olduğu da muhakkaktır…
Hedeflerinin tutması için de başta HDP yönetici ve milletvekilleri olmak üzere herkese önemli bir rol düşüyor…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.