HDP’YE SORUM: DEĞER Mİ?
Hilal Kaplan
02 Şubat 2015 Pazartesi 03:01
2015 seçimleri, Gezi olaylarından 17-25 Aralık’a ve bugüne kadar uzanan, sandıkla devrilemeyen meşru iktidarı gayri meşru yollarla devirme amacına yönelik parantezi kapatabilir. Ancak bundan daha önemlisi, 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk defa halkın temsilcilerinin yaptığı ve muhtemelen yine halkın onayına sunularak kabul edilecek ilk anayasanın yapılması ihtimalini de barındırıyor. HDP ve seçmen kitlesini birincil olarak ilgilendiren mesele ise çözüm süreci ve yine 2015 meclisinin muhatap olduğu konuların başında geliyor.
2015 seçimleri, böylesi kritik meselelerdeki kilidi açma imkânı olan meclisi belirleyecek. Evet, bu seçimlere de haksız %10 barajıyla gidiyoruz. Evet, bu haksızlığın da en büyük mağduru devletten finansal destek alamayan HDP ve mecliste nicelik olarak hakkıyla temsil edilmeyen HDP’nin seçmen kitlesi. Ancak HDP’nin 2015’te Ak Parti’nin ilan ettiği demokratikleşme paketinde yer alan barajı düşürme teklifini de geri çevirdiğini not etmekte fayda var.
HDP’nin 2015 meclisinde yer almama ihtimali, yukarıdaki başlıklarda etkin siyaset yapma imkânını ortadan kaldırması açısından vahim olmaz mı? Üstelik HDP’nin barajı geçtiğini gösteren hiçbir kamuoyu yoklaması yok. Mevcut durumda HDP, en iyi ihtimalle barajı ancak ucu ucuna geçebilir ve bunun kendi vekil sayılarına sağlayabileceği azami katkı 20 milletvekili. Üstelik HDP’nin vekil sayısı 35 de olsa 55 de olsa yaratabileceği etki sayısal nitelikte değil. Bilakis 35 vekille de girse HDP’nin anayasa yapımı ve çözüm süreci noktasındaki siyasî gücü değişmeyecek. Ya Ak Parti’ye anayasayı referanduma götürme noktasında gereken rakam olan 330’a ulaşmak açısından destek verecekler, ya da mecliste anayasa yapmak için gerekli rakam olan 367’ye ulaştırmak noktasında. Veya bu desteği vermeyerek, yine siyasî baskı unsuru olarak diğer muhalefet partileriyle beraber çalışacaklar. Herhalükârda HDP’nin mecliste yer alması, ‘masada’ yer alması demek ve böylelikle meclisten çıkacak kararları şekillendirmek bakımından kritik öneme sahip olması demek.
Peki ya HDP baraj altında kalırsa? HDP’nin çıkaramadığı hemen her vekil Ak Parti hanesine yazılacağından, Ak Parti ya yeni anayasayı halka götürecek ya da meclisten kendisi geçierecek çoğunluğu sağlayacak. HDP ise yine ancak kitleleri mobilize edip sokaklara dökerek, 6-8 Ekim Kıyımı’nda olduğu gibi belki de Kürdü Kürde kırdırarak bir nebze etki kurmaya çalışacak. Fakat 6-8 Ekim Kıyımı’nın ya da Cizre’deki uzun soluklu provokasyonun siyasete etki edebilme kapasitesi ortadayken, meclis dışında kalmanın HDP’nin nüfuzunu azaltacağı aşikâr.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın barajı aşamadıkları takdirde hükümeti sokakla tehdit etmesini anlamak da mümkün değil. Bir siyasî parti olarak aldığınız kararın sorumluluğu da size aittir. Ak Parti’den ne yapması bekleniyor? Tehditten korkup kendi kitlesini de HDP’ye oy vermeye teşvik etmesi mi? Şayet HDP baraj altında kalırsa, reşit olmanın asgari şartı olan kararının sonuçlarını kabullenmek zorunda kalacak. Ak Parti’nin ise ‘canına minnet’ bir tabloya imza atmış olacak.
Başlıktaki soru varlığını koruyor: Yeni anayasadan çözüm sürecine HDP’nin en çok varlık göstermesi gereken dönemlerden birinde, 20 vekil daha çıkarma ihtimali için bu riske girmesine değer mi?
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.