HDP BARAJI AŞAR MI?
Mahmut Övür
16 Aralık 2014 Salı 12:50
Önümüzdeki 2015 seçimlerinin seyrini ekonomi ve siyasi istikrar kadar "çözüm süreci"nin nasıl şekilleneceği de etkileyecek. Çözüm sürecinde bugün açıklandığı gibi 2015 Nisan'ına kadar belli adımlar atılırsa, ki atılacak görünüyor, bu sivil siyasetin zaferi olacak.
Ve yeni bir siyasi iklim doğacak. Şiddetin devre dışı kaldığı, şiddet dilinin terk edildiği, sivil siyaset dilinin öne çıktığı yeni bir siyaset iklimi. Bu iklim, Türkiye'nin geleceğinde var olacak ve üzerinde yükseleceği siyasi yapıların da önünü açacak. PKK-HDP hattının önünde böyle bir fırsat var. Tıpkı 2001'de AK Parti'nin önünde olduğu gibi.
Ayrıca yakın tarihte yaşanmış bir cumhurbaşkanlığı deneyimiyle Selahattin Demirtaş'ın ulaştığı yüzde 9.9 gibi önemli bir oy var. Bu rahatlıkla yüzde 10'un üzerine çıkabilir. Bu denenmesi ve kaçırılmaması gereken bir fırsat. Tabii bu, barış sürecinin sürmesiyle mümkün, aksi halde barajı aşmak çok zor.
Sürekli baraj engeline takılan Kürt siyasi hareketinin yüksek seçim barajına karşı çıkıp, eleştirmesi doğal ama oraya da sıkışıp kalmamalı. Hele önünde Öcalan'ın hayata geçirilmesini istediği "Türkiyelileşme" projesi olan bir parti, barış zemininde çok daha yüksek oylara gözünü dikmeli ve buna cesaret etmeli.
AK Parti'yle siyaseten yarışamayan, alternatif politikalar üretemeyen mevcut muhalefet blokunun varlığı da bu açıdan bir fırsat. Görünen o ki, bu muhalefet bloku, önümüzdeki 2015 seçimlerine de AK Parti karşıtlığı üzerinden yaklaşacak ve yeni siyaset umudu vermeyecek. Şiddet ve silahın devreden çıktığı bir zeminde bu da HDP için bir fırsatı. Önlerindeki tek engel ise siyasi öngörüsüzlükle devreye soktukları 6-7 Ekim olaylarıyla yitirilen "güven" meselesi.
Çözüm sürecinin yeniden hızlanmasıyla birlikte bunun değişeceğine ilişkin çok sayıda işaret var. Sadece birini söyleyelim. Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Zübeyir Aydar, haftasonu Hüseyin Yayman'a yaptığı açıklamada şöyle diyor:
"İnanın biz barışı istiyoruz. Asla fırsatçı bir tavır içinde değiliz, olmayacağız. Birlikte yaşama tezimiz, stratejiktir. Konjonktürel değildir. Anadolu'da Türkler -Kürtler birlikte yaşamak istiyoruz. Daha ne yapalım. Bizim için Anadolu'da yaşayan bir insanın duygusu Brüksel'de yaşayan insanın duygusundan önce gelir. Biz Anadolu halkıyla aynı sofrada yemek yiyoruz. Önce sofrayı birlikte paylaştığımız insanla iyi olmak durumundayız. Bizim cenazemize Brüksel'deki insanlar gelmeyecek. Mezarlıklarımız bir. Batı'dan destek bulursak da bunu barış sürecini ilerletmek için kullanırız."
Uzun yıllar siyasi göçmen olarak yaşayan Aydar'ın bu coğrafyaya duyduğu ve siyasetin gölgesinde kalan özlemi de bu anlamda çok şey anlatıyor: "En çok özlediğim şey sabah kalkıp dışarı çıktığımda yabancısı olmadığım bir toplumun içinde uyanmak. Sokağa çıktığımda 'ben bu kültürün parçasıyım' demek istiyorum. Seyyar satıcının sesi, müziği, sokaktaki vatandaşın bağırışıyla, ezan sesiyle yani kendimi ait hissedeceğim bir kültürün içinde olmak istiyorum."
PKK-HDP eksenli Kürt siyasi hareketi, sivil siyasete dönüşürken, toplumda karşılığı olan çok sayıda siyasi aktöre de sahip. Leyla Zana, Hatip Dicle, süreç hızlanırsa Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal, hatta farklı Kürt siyasetlerinden gelecek isimlerle çok renkli ve hareketli bir seçim yaşayabiliriz.
Önemli olan kafalardaki barajı aşmak, seçim barajı kolay.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.